LGBTİ+/TRToplanma Özgürlüğü

“Boğaziçi’ndeki gökkuşağı gözaltıları nefret suçlarının örneklerinden”

Olcay

Haberin İngilizce / Kürtçe versiyonları için tıklayınız.

Boğaziçi Üniversitesi’ndeki protestolar kapsamında yaşanan “Gökkuşağı Gözaltıları” sürecini yaşayan öğrenciler anlattı.

Boğaziçi Üniversitesi’ne cumhurbaşkanı tarafından rektör atanmasına yönelik protestolar 2021 yılından beri devam ediyor. Bu protestolar çerçevesinde gerçekleşen gözaltılar, tutukluluklar ve davaların yanı sıra, öğrenciler ciddi hak ihlalleri ve nefret suçları ile de karşı karşıya kalıyor.

25-26 Mart 2021’de yaşanan ve öğrenciler tarafından “Gökkuşağı Gözaltıları” olarak anılan olaylar da, o günleri gözaltında geçiren öğrenciler N.D. ve S.Y. için LGBTİ+lara karşı hükümet eliyle işlenen nefret suçlarının, Boğaziçi Direnişindeki karşılıklarından biri. İki öğrenci ile süreci konuştuk.


Kampüs kapısındaki gökkuşağı bayrağı


Süreç 1 Şubat 2021’de başladı. İki öğrenci, okuldaki sergide yer alan gökkuşağı bayrağının Kabe görseli üzerine resmedildiği eser gerekçesiyle gözaltına alınarak tutuklandı. Öğrencilerin derhal salıverilmesi için Boğaziçi Üniversitesi’nde toplanmak isteyen öğrenciler eylem yasaklarını yanı sıra can sıkıcı başka bir manzara ile de karşılaştı.

Okullarının önündeki binalara konuşlanan keskin nişancılar, haftalardır halihazırda ağır silahlı polislerin devriyesi altında yaşayan öğrenciler için bile tuhaf gelmişti.

N.D. o günü şöyle anlattı:

“Keskin nişancılar, okulumuzun karşısındaki evlerin çatılarına pusmuş, ellerinde silahları, hazır bir şekilde bekliyorlardı. O gün korktukları şey ne silahlı magandalar, ne de mafyalar idi, magandalı silahlı bir mahalle olsa polis de girmezdi ya buraya. Korktukları şey bizdik, tüm renklerimizle, gökkuşağımızla, haklarımıza ve üniversitemize sahip çıkmamızla, bizdik.”

İşte bu farkındalıkla tam olarak ne yapması gerektiğini o an bildiğini belirten N.D., “Onlara en çok korktukları şeyi göstermek istiyordum. Gökkuşağı görünce ateş edin mi dediler, onu da merak ediyordum” diye düşündüğünü açıkladı. Ardından kendini okulun kapısının üzerine tırmanırken bulmuş, en üste çıktığında da keskin nişancılara doğru Gökkuşağı bayrağını dalgalandırmıştı.



Soruşturmaya giderken gözaltına alındılar



Bu durum, bölümünün ona soruşturma açmasıyla sonuçlandı. 25 Mart 2021’de gerçekleşecek soruşturmaya N.D ile beraber gitmek isteyen, çoğunluğu LGBTİ+ öğrencilerden oluşan sekiz arkadaş, soruşturma günü güney kampüsten kuzey kampüse, soruşturmanın gerçekleşeceği yere doğru ilerlemeye başladı.

O sırada yaşananları N.D. şöyle aktardı:

“Herhangi bir öğrenci grubu, kampüsten zaten toplanarak çıkıyor, yürüyor, istediği yere gidiyor. Biz de istediğimiz yere gitmek istedik, fakat büyük bir buruklukla biliyorduk ki, hem yürüyüp hem hak talep etmek, hükümetin sindiremediği bir şey idi.”

“Kampüsten çıkıp ilerlerken fark ettik ki arkamızda giderek çoğalan bir polis yoğunluğu vardı. Olcay diye bir arkadaşımız, korkuyla bayraklardan dolayı takip ettiklerini düşündüğünü söylüyordu.”

“Kuzey kampüsün kaldırımına doğru karşıya geçtiğimizde, girişe elli metreden az kalmışken arkamıza baktığımızda sekiz kişi olarak elliden fazla polis memurunun bizi çevrelemek için koşuşturduğunu gördük. Onlar da karşıdan karşıya geçiyordu. Arkadaşlarımıza durumu mesajla haber ettik.”

Polisler tarafından takip edilen sekiz kişilik grup, kısa süre içerisinde çevrelendi. Polisler öğrencilere gökkuşağının yasak olduğunu, onları kapatmadıkları takdirde gözaltına alınacaklarını söyledi.

N.D. o sırada kendilerine söylenenleri şöyle aktardı:

“Yanımıza geldiklerinde, ‘yukarıdan’ yönlendirme aldıklarını söylediler ve çantalarımızda, üzerimizde bulunan tüm gökkuşaklarını derhal kaldırmamızı emrettiler, gökkuşağının yasak olduğunu belirttiler. Gökkuşağının hangi yasada suç olarak gösterildiğini sorduk, cevap alamadık. Yasalarda herhangi bir maddenin polislerin insanların giyimine karışmaya izin verip vermediğini, verirse hangi şartlarda verdiklerini sorduk, cevap alamadık. Sonra cevabı biz verdik, hukuku da haklarımızı da biliyorduk. Ama onların sorunları başkaydı, aynı değildik, kuklaları değildik, buradaydık, başkaldırıyorduk, ve bu bir ‘suçtu’. Gerçekten işlenen tek suç, polis memurlarının ve onlara bu emri verenlerindi. Öyle basit bir suç da değildi işledikleri, bu, eşitlik isteyen bizlere karşı işlenen bir nefret suçuydu.”

Polisler tarafından tehdit edilen öğrenciler, gökkuşaklarını kaldırmadı. Dört öğrenci gözaltı aracına götürüldü.


Gözaltındaki arkadaşlarının bırakılmasını isterken gözaltına alındılar


İlk gözaltılardan hemen sonra arkadaşları için olay yerine gelen öğrenciler, polisin daha fazla gözaltı yapmasını engellemek ve arkadaşlarının salıverilmesini istemek için spontane eylem örgütlemeye başladı. Polislerle eylemciler arasında yapılan konuşmalarda arkadaşlarına sadece Genel Bilgi Tarama (GBT) yapılacağını, ardından eğer öğrenciler dağılırsa salıverileceklerini söyleyen polisler, toplanan kalabalığa arkadaşlarının nerede olduğunu ise söylemiyordu.

Tam o sıralarda gelen S.Y., polislerin tepkisini şöyle aktardı:

“Polis bizim sorularımıza cevap vermiyor, verdiği zaman da GBT yapacağız salacağız diyerek yalan söylüyordu. Öğrenciler olarak arkadaşlarımız hakkında endişeleniyorduk, polisler ise saldırgan tavırlarına ve güçlerini kötü kullanmaya devam ediyordu.”

Bu sırada kendi sayısını da hızla arttıran çevik kuvvet güçleri, öğrencilere doğru müdahaleye başladı. Onları ittirmek suretiyle Kuzey Kapının oraya doğru sürükleyen polislerin yakalayıp araca götürmek istediği isimlerden biri de S.Y. oldu. Polislerin uyguladığı fiziksel şiddetle yaralandığı kameralara yansıyan S.Y, gözaltına alınma anını aşağıdaki gibi anlattı:

“Bir anda sivil görünümlü biri beni gösterip ‘alın bunu’ dedi. Etrafımdaki polisler, ben uzaklaşmaya çalışırken beni yere yatırdılar. Vücudumun çeşitli yerlerinde yaralar ve kanamalar oluştu. Hali hazırda mental sağlık sorunlarım olduğundan aynı zamanda panik atak geçiriyordum. Yaklaşık 10 adet polis beni darp ederek, yerlerde sürükledi, ardından aracın içine bindirildim.”

İlk dört kişiden sonra sekiz kişi daha gözaltına alınmıştı, N.D. o anları şöyle özetledi:

“Bulunduğumuz araçta insan sayısı artmaya başladı. Arkadaşlarımızdan uzakta bir araçta bekletiliyorduk. Bizi yalnızlaştırıp saldıran bu hükümete olan öfkem bir anda duyduğum seslerin yarattığı umuda yerini bıraktı. Gözaltı aracındaki polisler bile Boğaziçi Direnişi canlı yayınından süreci takip ediyordu. Duyuyorduk, arkadaşlarımızın gür seslerini ve umutlanıyorduk. Salınmamız ya da okulumuz için de değil tabii, gelecek için.”


Adliye önünde de gözaltı


Bu anlardan kısa bir süre sonra öğrenciler oraya akın eden çevik polisler tarafından son bir müdahale ile Kuzey Kampüsün içine ittirildi. Avukatlara ve hak arama mücadelesinde olan diğer gruplara haberini veren öğrenciler kısa süre içinde kendilerine desteğe geren 12 kişilik eylemci grubun da polisler tarafından gözaltına alındığı haberini öğrendiler. Gözaltı sayısı 24 oldu. Yüzlerce öğrenci Kuzey Kampüsteydi ve çevrelendiler. Arkadaşlarının hala nerede olduğu bilgisini alamayan öğrenciler birlik olup ne yapacaklarını konuşurlarken, sıra arkadaşlarının geceyi nezarette geçireceğini öğrendiler.

Bu haberin ardından öğrenci kalabalığı, geceyi etüt binasında geçirmeye karar verdiler. Etüt binasında gece boyu eylem planı yapan, şarkılar söyleyen, arkadaşlarını geri isteyen öğrenci güruhu, geceyi geçirip arkadaşlarının salıverilmesi için Çağlayanda eylem yapma kararı verdiler.

26 Mart 2021 sabah saatlerinde Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne doğru yola çıkan öğrenciler, oraya vardıklarında yoğun bir polis kalabalığıyla karşılaştı. Adliyenin önüne doğru basın açıklamalarını okumaya başlamışlardı ki, uyarısız, habersiz ve ihtarsız polislerin direkt müdahalesine maruz kaldılar. Kalkanlarıyla 70 kişilik kitleyi ittirmeye başlayan polisler, ihtarlarını güruhu arka tarafa sürmüşken de yapmaya başladılar. O sırada öğrenci gruplarını ayırmak için sayılarını arttıran polis kuvvetleri, küçük çemberler haline alarak eylemcileri hızlıca gözaltına almaya başladılar.

Günün sonunda tam 45 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar, gözaltı sırasında işkenceye, ters kelepçeye, homofobik tecavüz tehditlerine ve nefret söylemlerine maruz kaldıklarını raporladılar.



“Yağmurlar yerini gökkuşağına bırakacak!”


S.Y. bütün bu sürecin etkilerini şöyle anlattı:

“Nefret saldırılarına uğramak, hem de devlet eliyle korkunç bir durum. Kendi ülkemizde yaşayamıyoruz. Hükümetin bir azınlık olarak haklarımızı güvence altına alması gerekirken onun yerine biz kendi haklarımızı kazanmaya çalışırken saldırıyorlar. Maalesef geleceğim için, kendi sağlığım, güvenliğim için bu ülkede korkuyla, terörle yaşayamam. Bunlar oldukça travmatikti, benim için ve orada bulunan, tanık olan herkes için.”

N.D. ise “Kayyum haberini ilk duyduğumuz andan itibaren yapılan saldırılar bizi yıldırmadı, yıldırmayacak. Hak arayışımızdan vazgeçmiyoruz, kim olduğumuzdan onur duyuyoruz. Yağmurlar yerini gökkuşağına bırakacak! Koca koca bıyıklıların, içi geçmiş gelenekçi, çıkarcı ve kokmuş iskeletlerin biz gençlerin hayatlarına özgürlüklerine hadsiz saldırılarına geçit vermeyeceğiz.” diyor.

Gökkuşağı gözaltıları belgesele de konu oldu. Adını Osmanlıca’da “Gökkuşağı” anlamına gelen ve yağmurların gökkuşağına elbet dönüşeceğinden bahseden bir şarkıdan alan öğrenci belgeseli “Alaimisema” Boğaziçi Direnişi Youtube sayfasında yayınlandı.


*Haziran 2022

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Back to top button