Ahmet
Her gün artan hekim göçü, sağlıkta şiddet, mobbing ve düşük ücret haberlerini yeni mezun mezun ve e yurtdışına çıkmaya hazırlanan tıp öğrencisiyle konuştuk.
Göç yolundaki hekimlerin sayısı katlanarak artıyor. Öyle ki geçtiğimiz yıl 2 bin 685 hekimin yurt dışında çalışabilmek için gerekli olan “iyi hal”belgesini Türk Tabipleri Birliği’nden (TTB) aldığı açıklandı. TTB verilerine göre en fazla hekim göçünün yaşandığı 2021 yılı 1405 hekim TTB’den iyi hal belgesi almıştı.
Her gün artan hekim göçü, sağlıkta şiddet, mobbing ve düşük ücret haberleri medyada sıkça yer alıyor. Bu haberlere ışık tutabilmek için intörn olduğu dönemde 3 ay yurt dışında staj yapmış yakın bir zamanda mezun olmuş ve önümüzdeki aylar içinde yurtdışına çıkacak arkadaşımız Zeynep Ekin’le konuştuk.
“3. seçeneği bulmak istedim”
Merhaba Zeynep kendini tanıtabilir misin?
Ben Zeynep, Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden 2022’de mezun oldum. 2 aydır Mardin’de pratisyen hekim olarak acil serviste çalışıyorum ve gerekli hazırlıkları tamamlayınca mesleğime Almanya’da devam etmeyi planlıyorum.
Peki yurt dışında çalışma kararını nasıl aldın ve sebepleri neydi?
Liseden beri yurtdışına çıkma isteğim vardı. Turistik gezilerden ziyade bir yerde uzun süre kalarak farklı bir kültür deneyimlemek istiyordum ama hiçbir planım yoktu.
Üniversiteye 2016 yılında başladım. Ülkenin politik ve ekonomik durumu o yıllardan itibaren beni daha çok endişelendirmeye başladı. Daha ikinci sınıftayken TUS ve asistanlık süreci hakkında kaygılanıyordum.
Mezun olunca herkesin iki seçeneği var gibi görünüyordu: Acil serviste pratisyen hekim olarak çalışmak veya TUS’a hazırlanmak. İki seçenek de yoğun efor isteyen ve gözlemlediğim kadarıyla hekimlerin pek de mutlu olmadığı süreçlerdi. Bu yüzden yurtdışında çalışmaya kesin olarak karar vermesem de üçüncü bir seçenek bulmam gerektiğini hissettim. Yurtdışına hekim göçü birkaç yıl önce bu kadar gündemde değildi, pek bilgi yoktu. Sadece Almanya’nın denklik süreci hakkında biraz bilgi toplayabilmiştim. Almanya seçeneğini ikinci sınıftayken düşünmeye başladım ama Almanca öğrenmeye, kararım kesinleşince yani intörnlük senemde başladım.
4. ve 5. sınıftaki stajlarda asistanların çalışma koşullarını ve sağlık sistemini gözlemledim. Sağlık sistemimizde basamakların işlemiyor olması, hastanelerde ve acil servislerde gereksiz hasta yükü, hiyerarşik ilişkiler, mobbing. Bunlar bana göre en önemli sorunlardı. Ayrıca politik ve ekonomik sorunların dünyanın her yerinde olduğunu bilsem de ülkede hızla artan muhafazakârlaşma, burada huzurlu olamayacağımı düşündürdü. Şunu belirtmek istiyorum, hekim göçünün sebebi bazen sadece ekonomik kriz sanılıyor ve bu bence yanlış bir tespit. Almanya için konuşacak olursam oradaki alım gücü bizimkinden yüksek olduğu halde maaşlar ve sağlık sistemi hakkında eleştiriler ve bazen grevler yapılıyor. Bu nedenle karar alırken birçok faktör hesap edilmeli.
Sonuç olarak benim için de birçok sebep bir araya geldi ve yurtdışında şansımı denemek istedim.
“Almanya’da eğitime ayıracak vakit kalıyor”
Peki Almanya’daki sağlık sistemiyle buradaki sağlık sistemi arasında fark neydi gözlemlediğin kadarını aktarabilir misin?
Oradaki tecrübem 3 aylık bir staj olduğu için sınırlı şey gözlemledim ama bu kadarıyla bile bizim sistemimizden birçok konuda farklı olduğunu gördüm.
Öncelikle basamak sistemi çok iyi işliyor ve hastalar genelde ilk olarak aile hekimine başvuruyor. Aile hekimlerinin tıbbi sorumluluğu çok geniş. Hastayı sadece gerekli durumda sevk ediyorlar, böylece doktorlar gereksiz meşgul edilmiyor. Asistan hekimlerin de eğitime ayıracak vakti kalıyor.
Bulunduğum psikiyatri servisinde ilaç yazarken çok temkinli davranmaları ayrıca dikkatimi çekmişti. Türkiye’de psikiyatri polikliniğine başvuranlara sık reçete edilen bir antidepresan için orada EKG çekiliyor ve kıdemli uzman doktor görüşü alınıyor, sonrasında karar veriliyordu. Bunun sebebi de doktorların hastaya ayıracak zamanı olması ve hastaların “illa ilaç isterim” diye tutturmaması. Toplumdaki sağlık okuryazarlığı iyi seviyede olduğu için doktor önerilerine daha saygılılar bence.
Orada özel ve devlet olarak iki çeşit sağlık sigortası var, özel sağlık sigortasına sahipsen sağlık sisteminde ayrıcalıklı oluyorsun. Randevu daha hızlı geliyor, daha çok masrafın ödeniyor vs.
“Zwei-Klassen-Medizin” (iki sınıflı tıp) diye politik bir terim var hatta. Devlet sigortası ve özel sigorta arasındaki bu fark ne kadar mağduriyet yaratıyor, itirazlar ne ölçüde bilmiyorum ama bir eşitsizlik olduğu ortada.
Benim bulunduğum yerde hastaların özel sigortası yoktu, yine de imkânlar yeterliydi bence. Asistan hekim, kıdemli uzman hekim, ergoterapist, psikolog ve sosyal hizmet görevlisi ile düzenli görüşebiliyorlardı.
Karşılaştırılabilecek birçok unsur var ama en çok dikkatimi çekenler bunlardı.
Sana göre Türkiye’nin en büyük sorunu ne?
Popülist politikalar diye özetleyebilirim. Sağlık politikası üretilirken sağlıklı olana değil insanların çoğunluğunun ne talep ettiğine bakılıyor. Boğaz ağrısı için acil servise mi gitmek istiyorlar, gidebilirler. İlaç-tetkik sayısıyla doğru orantılı mı memnun hissedecekler, o zaman ilaç yazalım ve tetkik isteyelim. Büyük bir kaynak israfı var ve bunun acısı kaynağın sahibinden yani halktan çıkıyor aslında.
Tıp fakültesi kontenjanlarını artırmak hekim başına düşen hasta sayısını azaltmak için bir yöntem olarak görüldü. Kısa vadede çalışma şartlarımızda rahatlama olabilir ama altyapı olmadan açılan fakülteler niteliksiz eğitim demek ve bu da uzun vadede daha büyük bir sorun aslında. Sorunları çözmek için doğru analiz etmek ve radikal değişiklikler yapmak gerekiyor.
Teşekkür ederim cevapların için son olarak tıp öğrencilerine bir önerin var mı?
İyi seviyede ingilizce öğrenmek ve Erasmus vs. bir yurtdışı programına katılmak. Birçok öğrenci için geçim derdinden bunlara sıra gelmiyor ama imkân varsa ertelememeyi tavsiye ederim. Bir de mesleğimizin hayatın diğer alanları kadar -belki daha fazla- politik olduğunu bilmeleri, sorunları ve çözümleri bu perspektiften analiz etmeleri daha gerçekçi olur.