Adar Arı/Dicle Üniversitesi
Anadili Kürtçe olan iki öğrenci ile Türkiye’de bir Kürt genci olarak beklentilerinin ne olduğunu konuştuk.
Doğmadan önce seçim hakkımız olsaydı herkes doğacağı ülkeyi özgür bir yer olarak seçerdi eminim. İnsan olarak bazı özelliklerimizi maalesef seçemiyoruz. Mesela nereli olduğumuz, ırkımız, anadilimiz, anne-baba, fiziki özelliklerimiz vd. Peki doğuştan bizlere verilen şeylere sahip çıkıp o özelliklerimizle yaşamak ne anlam ifade eder? Tabii ki benliğimizi ifade eder. Çünkü bizi biz yapan şeyler onlardır. Bu yazımızda bu özelliklerden anadile biraz değineceğiz. Maalesef Ortadoğu coğrafyasında doğuştan gelen özelliklerden dolayı insanlar baskı altında kalarak yaşıyor. Bu baskılardan bir örnek Türkiye’de Kürtlerin anadillerini bir zamanlar konuşamaması ve şu an anadillerinde eğitim alamayıp dillerinin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olması.
Anadili Kürtçe olan Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Arjin A. ve Dicle Üniversitesi Tarih Bölümü öğrencisi olan Rêzan E. ile Türkiye’de bir Kürt olarak anadili konusundaki beklentilerini konuştuk.
“Anadilinde eğitim haktır”
Anadilinde eğitim sizin için ne ifade ediyor?
A.A.: Anadilinde eğitimi, insanının yaradılış gereği tanrı tarafından verilmiş bir hak olarak görüyorum. Bu hakkın insanlığın her kesimi tarafından yüksek bir demokratik anlayışla kabul edilmesi ve korunması gerektiğine inanıyorum
İlerde nasıl bir eğitim sistemi olmasını istersiniz?
A.A.: Bir milleti önemli kılan unsur kültürdür ve bir milletin kültürünü dil ve edebiyatı belirler. Benim ana dilim Kürtçe. Çağımızın genç kesimi için maalesef ki gerek edebiyat konusunda gerekse Kürtçe’de geçmişte kullanılan kalıplaşmış kelimeler kaybolmak üzere. Bu kaybı önleyebilmek için özellikle eğitim sistemi içerisinde küçük yaştan itibaren çocuğa Kürt dili ve edebiyatının zorunlu olarak ve yanında isterse fen bilimlerini de seçmeli olarak ana dilinde alabilecekleri bir sistemin olmasını isterdim.
Anadilinde eğitimi bir hak mı yoksa politik bir talep olarak mı görüyorsunuz?
A.A.: Yukarıda vurguladığım gibi ana dil temel hak ve özgürlüklerin kapsamında her insanın üzerinde mutabık kalması gereken bir haktır. Hiçbir siyasi, bir politika veya zorba yönetimler bu hakkı kimseden alamaz. Bu sadece kendi ırkı için değil her ırkın gerekirse anadilini savunulması gerektiren bir durumdur.
Anadilinde eğitim görmemenin başarı durumunuzu etkilediğini düşünüyor musunuz?
A.A.: Elbette, çünkü daha yeni bir dil öğrenmekle uğraşırken aynı ülkede yaşadığımız diğer çocuklar kendi dillerinde kendi derslerini daha iyi anlayarak eğitim hayatlarını sürdürdüler ve ben onlara göre 1-0 geriden geliyordum. Dolayısıyla bu özgüvensiz bir gelişme benim için. Beni hem sosyal açıdan hem akademik açıdan olumsuz etkiledi.
“Birinci sınıfta Türkçe bilmediğim için hocadan tokat yedim”
R.E.: ise bu konudaki sorularımızı şöyle yanıtladı:
Anadilinde eğitim görmemek eğitim hayatınızda psikolojik olarak sizi nasıl etkiledi?
R.E.: Bunun hakkında bir anımı anlatmak istiyorum. Ben birinci sınıfa başlarken bir Türk öğretmenim vardı, tabii o zamanlar Türkçe bilmiyordum, hocam bir soru sormuştu; “Cansız varlıklara bir örnek verin” diye. Ben de tabii kedileri çok sevdiğim için kendi aklımda kalmıştı ve kedi demiştim tabii o çocuk masumiyetiyle. Hocadan tokat yemiştim. Bugün bile uzmanlar çocuk pedagojisini önemle vurguluyor ben birinci sınıftan itibaren okuldan soğuyan özgüvensiz biri haline gelmiştim. Bu cidden hayatımı etkileyen bir dönüm noktası olmuştu. Bu yüzden anadilinde eğitim alamamanın dezavantajlarını psikolojik olarak da etkilendiğimi rahatlıkla söyleyebilirim.
Anayasanın 42.maddesinde “Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez” maddesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
R.E.: Bu zorbaca bir madde ve değiştirilmesi gereken bir şey tıpkı ilkokulda her sabah varlığımızı istemesek de Türk milletine armağan etmek gibi bir şey; 22. yüzyıl yaşıyoruz ve hala bu ülkede bu tür sığ düşünceler hâkim acilen Türkiye’de bu maddeden daha etik ve evrensel insan hakları normlarına uygun bir şekilde temel hak olan anadilinde eğitim sağlanmalı.
Sizce anadilinde eğitim birleştirici, oluşturucu bir etki mi yaratır yoksa kutuplaştırıcı bir etki mi yaratır? Bunu nasıl değerlendirirsiniz?
R.E.: Üstat Yaşar Kemal’in bu konu hakkında bir sözü var: “Bir bahçede ne kadar çeşit çiçek varsa o bahçe o kadar güzel olur”, çünkü farklılıklar farkı anlamlı kılar. Bunu felsefik bir düşünceyle de ifade etmek gerekirse bize iyi olan bir şey ötekine neden kötü olsun veya mutlak bir iyilik hâkim olması neden kutuplaştırıcı olsun? Üstelik bu tanrı tarafından bahşedilmiş bir hak. Neden kutuplaştırıcı olsun ki? Biliniz ki ötekinin hak ve taleplerine saygı duyulmadığı sürece öteki de size saygı duymaz bu nedenle ancak saygı ve anlayış çerçevesinde birliktelik sağlanabilir.
Anadilinde eğitim alamamanın pedagojik açıdan aksaklıklara yol açacağını düşünüyor musunuz?
R.E.: Evet ,bu durumu yaşadığım için kesinlikle katılıyorum çünkü çocuk psikolojisi çok önemli eğer siz çocuğa nasıl yaklaşırsanız çocuğun bilinçaltında o kalır. Bugün anadilinde eğitim eksikliğinde binlerce çocuk büyüdü ve hala aynı hata doğrultusunda yetişiyor. Ben sevgi ve farklılıklara saygı duymayan bir öğretmen yüzünden pedagojik ve psikolojik bir etkinin içinde büyüdüm. Bu durum hala da akademik anlamda beni zorlayan bir süreç içerisine soktu. Düşünsenize bir çocuk böyle bir sevgisiz ortamda büyüyor bu çocuktan kusura bakmayın sevgi bekleyemezsiniz ve ülkenin birlik ve beraberliğine dahil olmasını isteyemezsiniz.