Cevat Yazıcı
Sorun sadece barınma sorunu olmaktan çıkarak insanca yaşama ve eğitim görme sorununa dönüştü.
Türkiye’de öğrenci olmak okuldan arta kalan veya okul sıralarında olunacak zamanlarda yarı zamanlı işçi olma, barınma ve türlü sorunları da beraberinde getiriyor. Metropollerde okuyan üniversite öğrencileri küçük şehirlerde okuyan öğrencilere göre bu sorunları daha yoğun yaşıyor.
Ben İstanbul’da okuyan bir üniversite öğrencisiyim. Okuduğum üniversitedeki sıra arkadaşlarım başta olmak üzere çevremdeki çoğu üniversiteli öğrencinin başat problemi barınma krizi.
Türkiye’de ekonominin kötü gidişatı ile beraber yükselen ev kiraları başta üniversite öğrencileri olmak üzere ev sahibi olmayan her bireyi zorluyor. Üniversite öğrencilerinin yaşadığı barınma krizi ekonomik bunalımdan ve deprem felaketinden öncede var olan lakin fazla göze batmayan bir problem olmakla birlikte son süreçte daha fazla görünür hale geldi. Aile evinden uzak olan öğrencilerin önünde iki seçenek var; yurt ya da öğrenci evi.
Öğrenci evi hayal
Öğrenci evi kiralamak artık bir hayalden ibaret olmaya başladı. Deprem ve artan kira fiyatlarından önce de ev sahipleri ve emlakçılar öğrencilere güvenilemeyeceği, bir sonraki kirayı alamama ve evin hor kullanılacağı düşüncesiyle öğrencilere ev vermekte her zaman çekiniyorlardı. Yukarıda belirttiğim krizlerden sonra üniversite öğrencilerinin barınma sorunu daha da görünür olmaya başladı.
Büyükşehirler de 8-10 bin tl ile başlayan kira fiyatları, depozito, emlakçı komisyonu ve ev eşyalarının eklenmesi ile birlikte bir öğrencinin cebinde belli bir sermaye ile kiralık ev arayışına geçmesini zorunlu kılıyor. Evin aylık masrafları ise cabası. Daha uygun fiyatlara bulunan evler ise deprem bölgesi olan bir ülkede genellikle ilk yıkılacak olan eski binalarda bulunuyor. Küçük şehirlerdeki ev kiraları büyük şehirlerdeki ev kiralarından eksik kalmıyor. Büyükşehirlerde yaşayan öğrenciler çeşitli işlerde çalışarak geçimini ve bulduğu evin kirasını ödemekle cebelleşirken küçük şehirlerde yaşayan öğrenciler çalışacak iş bulmakta da zorlanıyor ve ödenecek kirayı bulması daha çok güçleşiyor.
Yurtlar
Biraz daha şanslı olan öğrenciler KYK yurtlarına yerleşirken diğer öğrenciler fahiş fiyatlarla özel yurtların ve tarikat yurtlarının kucağına bırakılıyor. Yurtlarda bulunan özellikle kadın öğrenci arkadaşlarımız yurtlardaki askeri düzenden ve hapishane koşullarında yaşıyormuş gibi hissettiklerinden bahsediyor. Yurt içerisinde giyilen kıyafetlere karışılması, kadın öğrencilerin giriş çıkış saatlerinin erkek öğrencilere göre daha sık kontrol edilmesi kadın öğrenci arkadaşlarımızın özellikle şikayetçi olduğu konular. Genel olarak oda içerisindeki ranza sayılarının öğrencilere sorulmadan keyfi arttırılması, öğrencilere verilen yemeklerin kaliteli ve hijyenik olmaması, yeterli özel alanların eksikliği yurtta kalan arkadaşlarımızın en çok şikayetçi olduğu konulardan.
Ev kiralayamayan, devlet yurduna giremeyip maddi imkan yetersizliğinden dolayı özel bir yurda da giremeyen öğrenciler ise tarikat yurtlarına gitmeye mecbur bırakılıyor. Bu tarikat yurtları bağlı oldukları tarikatlara göre hareket edip öğrencileri tarikat bünyesine katmak için dini ritüeller dayatarak buna uymayan öğrencilere ise türlü baskılar uyguluyor. Geçen sene bir tarikat yurdunda barınmaya çalışan sıra arkadaşımız Enes Kara bu baskılara dayanamayıp intihar etti. Aynı dönem içerisinde gene bir tarikat yurdunda kalmaya mecbur bırakılan Mehmet Sami Tuğrul arkadaşımız deccal denilerek vahşice katledildi.
Bu sorunlardan dolayı üniversite okumayı bırakmayı düşünen ve bırakan arkadaşlarımız oldu.
Eğitim hakkını engelleyen barınma sorunu
Bütün bunlar çerçevesinde sorun sadece barınma sorunu olmaktan çıkarak insanca yaşama ve eğitim görme sorununa dönüştü. Okuduğum üniversitedeki birçok arkadaşım ev veya yurt kirasını ödeyebilmek için ekstra işlerde çalışmak zorunda ve bundan dolayı sosyal hayattan ve derslerinden taviz vermek durumunda kalıyor.
Özel üniversitelerde okuyan öğrenciler için bu yük kat kat ağırlaşıyor. Dönemlik ücretlerle birlikte yurtların ücreti de olarak artıyor. Dönemlik okul ücretini zor ödeyen özel üniversite öğrencileri bir de yurt ücretini ödeyebilmek için kara kara düşünüyorlar.
Geçmiş dönemde gözlemlediğimiz kadarıyla, yetkililer öğrencilerin barınma krizini çözmek yerine oda nüfusunu arttırmanın çözüm olacağını düşünüyor. Her krizde ilk harcadığı ve sokağa attığı kesim ise öğrenciler oluyor. Covid-19 salgını sonrası biz öğrenciler yurttan apar topar çıkartıldık, deprem sürecinde gene aynı süreci hep beraber yaşamış olduk. Yaşanabilecek alanlar isteme talebinden başımızı sokacak bir çatı bulma arayışına girdiğimiz bu dönemde üniversite öğrencileri birbirleri ile dayanışarak geçici çözümler bulabilse de, sorunların kalıcı çözümü için taleplerimizi daha yüksek sesle söylemekten başka çaremiz kalmıyor.