CİTÖBKadın

İÜ’DE BİTMEYEN CİTÖK MÜCADELESİ: KADINLAR “ETKİN CİTÖK”TE ISRARCI

*Lisan Alayoğlu

İÜ’de öğrencilerle birlikte oluşturulan CİTÖK yönergesi öğrenciler dahil edilmeden değiştirildi. 

Geçtiğimiz yaz, haziran ayında İstanbul Üniversitesi (İÜ) senatosu öğrencilerin mücadelesi sonucu kurulan Cinsel Tacizi Önleme Komisyonu’nun (CİTÖK) yönergesini değiştirdi. Bu değişimden haberlerinin olmadığını belirten öğrenciler senatonun müdahalesini kabul etmediklerini açıkladılar. Sosyal medya hesaplarından paylaşım yaparak tepkilerini gösterdiler. CİTÖK’e dair tüm sürecin içinde olan İÜ Kadın Çalışmaları Komisyonu üyesi İdil ile okul yönetiminin yönergeye dair bu hamlesini ve önümüzdeki süreç açısından etkilerini konuştuk. 

İstanbul Üniversitesi’nde CİTÖK’ün kurulma sürecinden kısaca bahsedebilir misin? 

Süreç, İstanbul Üniversitesi’nde 2022 yılında Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden bir öğretim görevlisinin Kocaeli Üniversitesi’ndeki bir öğretim görevlisini taciz haberlerinin öğrenciler tarafından duyulmasıyla başladı. İÜ Kadın Çalışmaları Komisyonu olarak, Cinsel Tacizi Önleme Kurulu’nun okulumuzda kurulması için sürdürdüğümüz mücadeleyi öğrenci kulüplerinin gündemine taşıma karar aldık. Bu talep kulüpler tarafından hızlıca benimsendi. Sonrasında ise okulun birçok bileşeni mücadelemize destek verdi. Neredeyse bir yıl süren ısrarlı mücadelemiz sonucunda ise 2022 haziran ayında CİTÖK yönergemiz çıktı. Kurulun kurulması ise sonraki dönemin aralık ayına kadar uzadı. Bu mücadele uzun yıllar sonra üniversitemizde öğrencileri en çok yan yana getiren meselelerden biri oldu. 

İlk yönergenin yazılma süreci nasıl yürütülmüştü, öğrencilerin sürece katılımları ne düzeydeydi? 

CİTÖK’e dair tüm süreçleri olabildiğince geniş katılımlı ve her bileşenin dahil olduğu bir biçimde sürdürmeye özen gösteriyorduk. Yönergenin yazım süreci de bu şekilde gerçekleşti. Hızlıca kolları sıvadık ve hukuk fakültesindeki arkadaşlarımızın ağırlıkta olduğu bir toplantı aldık. Bu toplantıda diğer üniversitelerdeki CİTÖK yönergelerini aramızda bölüştük ve her birinin güçlü yönlerini öne çıkardığımız özet dosyalar hazırladık. Yönergenin amacını ve kapsamını hiçbir bileşeni ötekileştirmeyecek bir biçimde yazmanın yollarını aradık. Asıl gayemiz yönergenin bir baskı aygıtına dönüşmemesiydi çünkü diğer üniversitelerdeki arkadaşlarımızdan üniversite yönetiminin yönergeyi öğrencilerin aleyhine kullandığı yönünde dönüşler almıştık. Toplantılarda yan yana gelerek örnek bir yönerge hazırladık, bu yönergede; amaç, kapsam, ilkeler bakımından önemsediğimiz tüm detayları dikkatlice yazdık. Hazırladığımız dosyayı fakülte kulüplerimizle birlikte dekanlara sunduk, sürece tüm bileşenleri dahil etmeye çalıştık. 

Üniversite yönetimi yönergeyi yazma görevini Kadın Araştırma ve Uygulama Merkezine (KAUM) vermişti. Merkez, farklı fakültelerdeki hocalarımızı yönergeyi yazma sürecine dahil etmişti. Biz de hazırladığımız dosyayı merkeze ve hocalarımıza sunduk. Bunları anlatıyorum çünkü ilk yönergenin birçok açıdan başarılı bir yönerge olduğunu düşünüyorum ve bu başarısının arkasındaki başlıca sebep öğrencilerin birleşik mücadelesiydi. Yıl boyu iki haftada bir kulüpler bu konu özelinde toplantı almaya devam etti ve birlikte hareket etmeyi bu konuyla birlikte öğrendiler. 

Tüm bu saydıklarına rağmen üniversite yönetimi geçtiğimiz haziran ayında yönergeyi değiştirdi. Yönergede tam olarak hangi noktalar değiştirildi? 

Kurul açıldığından beri okul yönetimi, kurulu duyurmaya dair etkin adımlar atmıyor, biz de kulüp olarak bu açığı gidermek için CİTÖK postları çıkarıyoruz. Okul açılmadan önce yine böyle bir post fikrimiz için CİTÖK yönergesine bakmak istedik. Aralık ayında kurul oluşturulduktan sonra bu kurul için bir web sitesi açılmıştı. Web sitesinde kurul üyelerinin listesi, yönerge ve bir başvuru formu var. Yönergeye bakmak için bu siteye girdiğimizde kurul üyelerinin, kurulun isminin ve yönergenin değiştirildiğini gördük. Kimseye haber vermeden, bir senato kararıyla öğrencilerin yıllardır sürdürdüğü birleşik mücadelesini yok saymışlardı. Öğrencilerle birlikte oluşturulan yönergeyi öğrencileri dahil etmeden bir gecede değiştirmişler. 

Tek tek bakacak olursak yönergenin ismiyle başlayabiliriz: 

  • İlk hali “Cinsel Saldırıyı, Cinsel Tacizi ve Ayrımcılığı Önleme Yönergesi” iken “ayrımcılık” kelimesi kaldırılarak “Cinsel Şiddet ve Taciz ile Mücadele Yönergesi” olarak değiştirilmiş. 
  •  İlk yönergede amaç ve kapsam iki ayrı madde olarak yazılmıştı ve olabildiğince geniş bir çerçevesi vardı. Örneğin herhangi bir sebepten üniversite kampüsünde veya üniversitenin tahsis ettiği yerlerde bulunan herkesi kapsıyordu ancak ikinci yönergede kapsam maddesi sadece “öğrenci ve personel” olarak daraltılmış. 
  • Yine aynı maddelerin tanımları kısaltılmış olup kapsam maddesinde geçen “toplumsal cinsiyete dayanarak tehdit etme” ibaresi kaldırılmış.
  •  Önemli noktalardan biri ise yönergede geçen tanımların kaldırılması. Cinsel istismar, cinsel taciz, misilleme gibi durumların tanımları yönergeler için oldukça önemli çünkü insanlar yaşadıkları olayın bir cinsel saldırı olup olmadığını anlamlandırmada bazen güçlük çekebilir. Bunun için genişletilmiş tanımların varlığı mağdurların kurula başvurmasında cesaret verebilir. Tam da bu kaygılarla koyulmuş olan tanımların kaldırılması yönergenin etkisini kırmaya yönelik. 
  •  Yine en önemli maddelerden biri olan “Hiçbir başvuru sonuçsuz bırakılamaz, mutlaka raporlanır” maddesi tamamen kaldırılmış. Bu maddenin kaldırılmasıyla birlikte kurulun başvurulara dönüşüne dair herhangi bir bağlayıcılık kalmadı. Bunlar ilk bakışta göze çarpan değişimler. İki yönerge arasında 2 sayfa kadar bir fark var, bu sebeple yönergenin tamamının değiştiğini söylemek mümkün. 

Yönergedeki değişimleri nasıl değerlendiriyorsun? Sence üniversite yönetimi böyle bir değişime neden ihtiyaç duydu? 

Üniversitenin, kurulu etkin işletmediği gözle görülen bir gerçek. Kulübümüze ulaşan birçok kadın arkadaşımız başvurusuna herhangi bir dönüş olmadığını belirtiyor. Dönüş yapılan arkadaşlarımıza ise birkaç soru sorulduktan sonra başka bir süreç yürütülmediğini biliyoruz. Oysa CİTÖK aynı zamanda tıbbi ve psikolojik destek vermesi gereken bir kurum. Buralara dair hiçbir adım yok. Başvurulara, yönergenin belirttiği müdahaleleri yapacak olan mekanizmayı kurmaya dair etkili adımları atmadıkları için okulun başvuruların altında ezildiğini söyleyebiliriz. Örneğin kuruldaki üyelerin hiçbiri cinsel taciz ve şiddet alanında özel çalışmaları bulunan akademisyenler değil. Zaten bizce bu kurulun koordinatörlüğü ek iş olarak yapılacak bir şey asla değil, kesinlikle tek iş olmalı. Sadece bu kurulla ilgilenen bir memura ihtiyaç var. Tüm bunları da göz önünde bulundurduğumuzda okulun yönergede böylesi bir değişime gitmesindeki birinci sebebin, okulun yapılan başvurular karşısında gerekli süreçleri sürdürmeyi külfetli bir iş olarak görmesiyle ilgisi olduğunu düşünüyoruz. Diğer başlıca sebep ise iktidarın dizayn etmek istediği üniversite modeline ilk yönergenin hiç uydurulamaması olduğunu söylesek yanlış olmayacaktır.  Yapılan değişiklikler, iktidar tarafından son yıllarda üniversitelere yapılan müdahalelerle birlikte düşünüldüğünde politik zeminleri olan değişimlerdir.  

Şunu da kabul etmek lazım; kadın hareketinin kurumsallaşmış alanlarından biri olan CİTÖK, özünü aldığı hareketten ayrı düşünülemez. Bu sebeple, sürdürdüğümüz mücadelede “etkin CİTÖK, güvenli kampüs” talebimizde ısrarcı olursak bu mekanizmanın tam anlamıyla kurulmasının önünde hiçbir engel kalmayacaktır. 

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Back to top button