Kadın

“Sadece yasa boğulmuş değildik, şiddeti reddetmeye karar vermiştik”

*Sena Cengiz

Medipol Üniversitesi’nden Yağmur ile okullarının öğrencisi Ayşenur Halil’in öldürülmesinin ardından yapılan eylemleri konuştuk.

İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil, Türkiye’de erkek şiddeti sonucu öldürülen iki genç kadın. Bu cinayetler kadınları hedef alırken toplumun her kesimini, her bireyi etkiliyor. İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil’in kaybı sadece ailesi için değil tüm ülke için büyük bir trajedi oldu. Onlar sadece birer öğrenci değil, birer arkadaş, birer genç kadın, birer yaşam kaynağıydı. İkbal ve  Ayşenur’un hayata dair umutları ve hayalleri vardı. Ancak erkek şiddeti onları aramızdan aldı. 

Medipol Üniversitesi’nin öğrencisi Ayşenur’un öldürülmesinin ardından kampüste yaşanan öfkeli eylemler, kadınların yaşadığı toplumsal baskıları ve şiddetin ne kadar derinlere kök salmış olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.

Büyüyen eylemler ve üniversitelilerin tepkisi hakkında daha fazla bilgi edinmek için Medipol Üniversitesi’nden Yağmur ile konuştuk. 

“Bu sadece bir yas tutma değil, bir değişim talebiydi”

Eylemin hazırlık sürecini ve önemini anlatabilir misin?

Ben Medipol Üniversitesi’de öğrenciyim. Neredeyse yaşıtlarım olan İkbal ve Ayşenur’un kaybından sonra üniversite kampüsünde oldukça hızlı bir şekilde eylemler başladı. Kampüste, dersliklerde, kafelerde… Her yerde, kadına yönelik şiddet ve cinayetlere karşı ortak bir öfke yükseldi. Ben ve arkadaşlarım sadece yasa boğulmuş değildik; aynı zamanda bu şiddeti, bu sistematik katliamı bir kez daha reddetmeye karar vermiştik. Bizim okulumuzda, kampüs içinde oluşan bu hareket, çok güçlü bir ses halini aldı. Bu eylemler, sıradan bir protesto olmaktan çok daha fazlasıydı; bir toplumun, bir neslin, kadınların hayatta kalma mücadelesinin bir simgesiydi.

Eylemler gerçekten çok hızlı yayıldı. Biz, ilk başta birkaç kişiyle organize etmeye çalışırken çok kısa sürede tüm üniversiteyi sardı. Sosyal medya, bu eylemleri büyütmek için çok güçlü bir araç haline geldi. Hashtagler, paylaşımlar, videolar… Herkes sesini duyurmak istedi. Bu sadece bir yas tutma değil, bir değişim talebiydi. Kadınların gücü bir araya geldiğinde, gerçekten büyük bir isyan yaratabileceğimizi gördük.

Üniversitemizde gerçekleştirdiğimiz bu eylemler, sadece birer gösteri değil, aslında toplumsal hareketin ayak sesleriydi. Kadın cinayetlerinin, sadece bir kayıpla sınırlı olmadığını, bir zincirin halkaları olduğunu unutmamalıyız. Bu cinayetler, kadının bedeni üzerindeki kontrolün, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ve patriyarkal bir yapının eseridir. Türkiye’de her gün yeni bir kadın cinayeti haberi alırken, gençler olarak bizler sesimizi yükseltmeliyiz. Ayşenur Halil ve İlkbal Uzuner’in hatırası, bizim için bir mücadele simgesidir ve bu mücadeleye sahip çıkmaya devam edeceğiz.

“Umudum var”

Üniversiteliler, Ayşenur ve İkbal’in ardından büyüyen öfkelerini 25 Kasım’da sokaklara taşıyacaklar mı? Medipol Üniversitesi öğrencilerinin 25 Kasım’a dair çalışmaları var mı? 

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü, her yıl olduğu gibi bu yıl da bizim için çok önemli. Ama bu yıl, özellikle Ayşenur’un kaybı ve tüm bu yaşadıklarımızın ardından daha da anlamlı. 25 Kasım’a yaklaşırken, açıkçası bir yandan çok öfkeliyim diğer yandan kararlı. Kadınların yaşadığı şiddeti, katledilişlerini bir kez daha hatırlamak, her yıl bunu anmak zorunda olmak gerçekten can sıkıcı bir durum. Ama aynı zamanda bu gün, her yıl daha fazla insanın farkındalığının arttığı, daha fazla sesin çıktığı bir gün haline geldi. Bu yüzden de umudum var. Hep birlikte, el birliğiyle bu şiddete dur demek için daha fazla güce sahibiz. Biz de kampüsümüzde büyüttüğümüz sesi, bu yıl 25 Kasım’da, hem Ayşenur’un hem de tüm kadınların anısını yaşatmak için sokağa taşıyacağız.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Back to top button