Hak İhlaliLGBTİ+/TR

Boğaziçi Üniversitesi’nde Onur Yürüyüşüne Nefret Saldırısı: 70 Gözaltı

Boğaziçi Direnişinden Öğrenciler

Haberin İngilizce / Kürtçe versiyonları için tıklayınız.

Boğaziçi Üniversitesi’nde; kayyum rektör tarafından kapatılan LGBTİ+ kulübünün çağrısıyla düzenlenen, 9. Onur Yürüyüşü’ne yönelik polis saldırısı gerçekleşti. 70 öğrenci işkence ve ters kelepçe ile gözaltına alındı. Gözaltılara karşı arkadaşlarıyla dayanışmak için kampüse girmek isteyen öğrenciler güvenlik engeliyle karşılaştı, kampüs içerisine alınmadı.Yürüyüşe katılan E.K ile LGBTİ+ öğrencilere yönelik gerçekleşen polis şiddetini konuştuk.

Boğaziçi Üniversitesi’nde 20 Mayıs günü düzenlenen 9. Onur Yürüyüşü öncesi, halihazırda polislerle kuşatılmış bir durumda olan Boğaziçi Üniversitesi etrafında olağandan fazla gözaltı aracı ve çevik kuvvet olduğu gözlemlendi. LGBTİ+ topluluğunun onur yürüyüşünü gerçekleştirdiği sırada onları takibe gelen yüzlerce polis, yürüyüş esnasında öğrencileri çevreleyip ihtarsız gözaltına almaya başladı.Polis saldırısı sonucunda; 70 gözaltı, onlarca nefret söylemi, ters kelepçe ve işkence rapor edildi. Polis tarafından alıkoyulmayanlar ve destek için gelenler, Güney Kampüs kapısı önünde birleşerek basın açıklaması okudular.


“Hiçbir insanlık onuruna sığmayacak bir müdahaleye maruz bırakıldık. Fobik bir nefretle üzerimize geldiler.”


Arkadaşlarının gözaltına alınışına, polisin şiddetine ve yaşanan insan hakkı ihlallerine şahit olan öğrencilerden E.K ile yaşananlar üzerine konuştuk. E.K “Saat 17.00’da başlayan yürüyüşümüzle beraber, etrafımızı çevreleyen, sayıca yüksek miktardaki polisi gördük. Peşimize takıldılar, rotamızı değiştirdik, kapatılan öğrenci kulübümüz BULGBTİ+nin kulüp odasının önüne geldiğimizde polisler etrafımızı kuşattılar. Bizlere koridor açtılar ve herhangi bir uyarıda bulunmadan şiddetle gözaltına almaya başladılar. Kimliklerimizden ötürü yerlerde sürüklendik, şiddet gördük. Arkadaşlarımızdan bayılanlar, kriz geçirenler oldu ve polisler tarafından korkunç müdahalelerle karşılaştılar. Onların nerede olduklarına uzun süre ulaşamadık. Tam 70 arkadaşımıza gözaltı yapıldı.” dedi.

Sabahın erken saatlerinden başlayan polis yoğunluğunun sebebi Taşoda konserleri gösterilmişti. LGBTİ+ öğrencilere uygulanan baskının çok uzun zamandır sürdüğünü söyleyen E.K. “Okulumuzdaki kayyum yönetim, içinde LGBTİ+ herhangi öğe bulunan eserlerden gösterilere, her türlü fikir özgürlüğümüzü, insan haklarımızı, eğitim hakkımızı engelliyor. Polis yoğunluğunun da sebebi buydu, hükümetten destekle çağırılmışlar.” dedi.

Türkiye’nin yasalarına göre, polislerin gözaltına almak için gerekli şüpheye sahip olmaları gerekir. Üniversite içerisinde gösteri yapmak, gösteri yapmak halihazırda Türkiye Anayasası 34. Madde tarafından korunurken bu gözaltıların nasıl bir dayanağı olduğunu sorguladığımızda, E.K. şunları belirtti:

“Polislere sorduğumuzda kesinlikle cevap alamadık, herhangi bir uyarı yapılmadığı gibi nasıl bir sebeple arkadaşlarımızı götürdüklerini, onlara ne hakla işkence ettiklerinin cevabını alamadık, alamayacağız.”

Olay yerinde baygınlık geçiren, krizler yaşayan, şiddete maruz bırakılan öğrenciler olduğu görüntülere yansıdı. Bu görüntüler hakkında konuşan E.K:

“Hiçbir insanlık onuruna sığmayacak bir müdahaleye maruz bırakıldık. Fobik bir nefretle üzerimize geldiler.” dedi.



Gözaltına alınan arkadaşları için endişelendiklerini belirten E.K. şunları ekledi: “Böyle bir müdahaleyi bekliyorduk, x-ray cihazlarıyla beraber başka birçok şekilde bizim alanlarımızı kısıtlayıp boğazlarımızı sıkıyorlardı. Kapıda durup özgürlüklerimizi savunuken de bizleri okulumuza girmeyi engelleyip, özel olarak LGBTİ+ öğrencilere nefret suçu işlemek için Onur yürüyüşünü engellediler. İnsan haklarımızın her açıda çiğnendiği dönemlerden geçiyoruz. Homofobik, cinsiyetçi tacizlere maruz bırakıldık. Şiddetle bizi engellemeye çalışıyorlar ama ne kadar baskılayacaklarsa o kadar sert karşı duracağız. İnsanlık onuru işkenceyi yenecek!”


Öğrenciler Kampüse Alınmadı


Bütün bunlar olurken Güney Kapı önünde arkadaşlarına destek olmak için bekleyen öğrencilerin okullarına girişi güvenlik tarafından engellendi. Okuldan çıkışlar da yasaklanınca öğrenciler karşılıklı olarak polislerin aralarında ördüğü duvarlarla karşılaştılar. Öğrencilerin birbirilerine attıkları sloganlardan “Neredesin Aşkım, Buradayım Aşkım” ve “Dönmeyiz, dönmeyiz, biz bu yoldan dönmeyiz” sloganları bütün bu saldırıların arasında da atılmaya devam etti. Öğrenciler burada bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada Boğaziçi Üniversitesi Öğrenci Temsil Kurulu’nun bu saldırının takibinde kalacağı ve alkol karşıtı bir önlem olarak getirilen x-ray cihazına karşı yapılan protestolara dikkat çekildi.


Gözaltına alınan 70 öğrenci, sağlık kontrolleri ve ifadelerinin ardından serbest bırakıldı. Sabaha karşı salıverilen özellikle ve çoğunlukla LGBTI+ birçok öğrenci yaşadıkları darp, psikolojik şiddet ve fobik saldırıyı raporladı.


Boğaziçi Üniversitesindeki Özel Güvenlik Öğrencilere Masa Atarken Görüntülendi


20 Mayıs’taki şiddetin yaşandığı alanlardan biri de kampüs kapısıydı.


Boğaziçi Üniversitesi’nin giriş kapısına koyulan X-Ray cihazı, Onur Yürüyüşü’ne yapılan müdahale ve öğrencilerin kapıdan alınmaması hak ihlallerine yol açtı. Güvenlikler tarafından okula erişimleri dolayısıyla eğitim hakları engellenen öğrenciler; kapıda onlara fiziksel saldırılarda bulunan, üzerlerine masa atmaya çalışan ve sinir krizleri geçiren güvenlik görevlileri ile karşılaştı.


Görüntülerde güvenliğin öğrencileri tehdit ettiği, öğrencilerin ise “Biz öğrenciyiz, bize vurmayın, bu kişi bize vurdu” dedikleri kayda geçti. Öğrencilere saldıran bir güvenlik görevlisi, kısa bir süre içinde diğer güvenlikler tarafından korunarak uzaklaştırıldı.
Görev tanımlarında öğrencilere fiziksel müdahalelerde bulunulmaması gerektiğinin altı çizilen güvenlik görevlilerin Rektörlükten aldığı emirler ile hareket ettikleri belirtiliyor.

Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan kayyum rektörlüğün icraatleri arasında güvenlik önlemleri altında yapılanlar büyük yer kaplıyor. Güvenlik kameralarının artışı ile kimlik tespitlerini kolaylaştırmayı, kurulan çelik parmaklıklar ile öğrenci yoğunluğunu kontrol etmeyi, ekstra kadrolarla özel güvenlik birimi alımları yapılarak öğrencileri daha yoğun kontrollere maruz bırakmayı amaçlayan köklü değişimlerle; yalnızca kampüslerde barınan öğrencileri değil, tümüyle eşitliğin, adaletin ve özgürlüğün kendisi hedef alınıyor. Yeni getirilen xray cihazı ile yapılan aramaların taciz boyutuna varan uygulamalarıyla karşılaşan öğrencilerden K.S. 22 Mayıs’ta yaşadıklarını okulun sosyal medyasında şöyle anlatmıştı:

“Az önce güney kapıdan kız arkadaşımla içeri girerken güvenlik görevlileri dedektör ötmediği halde kız arkadaşımın üstünü aramak istedi. Biz reddedince ‘o zaman çıkar üstünü göster’ dedi. ‘Öttüğünü göster’ dedik ve tabii ki ötmedi. Tam olayı videoya almaya başlamıştım, yanındaki güvenlik görevlisi kendi cihazını üstüne tutarak öttürüp kız arkadaşımın üstüne tutarak ‘bak öttü’ dedi. İtiraz edip onun öttürdüğünü söyleyince bir diğeri ’emniyeti çağır’ diye bağırdı. Yobazlıktan gözü dönmüş bir güruhla mücadele ettiğimizden ve Türkiye’de hiçbir şekilde hak arayamayacağımızdan tartışmaya devam etmedik ve okuldan çıktık.”

Güvenlik görevlilerinin üst arama yetkisi olmadığından, direkt olarak oraya konuşlanan ağır silahlı polisleri öğrencilere zor kullanmak için çağırması, eskiden yaptıkları hedef göstermeler sonucu tutuklanan öğrencilerin yaşadıklarını aynalıyor. K.S. okulun kayyum rektör dönemindeki güvenlik politikalarının artışının kampüslerindeki güvenli alanı nasıl etkilediğini bize şöyle anlattı:

“Bu dönüşümleri görmek çok acı. Önceki yıllarda özel güvenlikler gerçekten öğrenci güvenliği için çalışırlardı. Kendileriyle muhabbet eder, birbirimizle dayanısırdık. Şimdi gelinen nokta, tanımadığımız onlarcasının hükümet polisi gibi hareket etmesi çok korkunç. Kafamıza masa fırlatıyorlar, sözde güvenliği sağlayacaklar.”

23 Nisan 2022 gününde, okula dışarıdan binlerce kişinin getirtilmesiyle kayyum Naci İnci’nin konuşmacı olduğu bir iftar yemeği verildi. Öğrenciler tarafından protesto edilen bu iftar yemeğine girişte, okulla herhangi bir ilişiği olmayan tarikatlardan insanlar çağırılmış, öğrenciler için sıkı tutulan şartlar istenilmediği gibi, kapıya ne xray cihazı konulmuş, ne de katılmak için gelenlerin üzeri aranmıştı. Bu uygulamaların arasındaki inanılmaz farkın ne hissettirdiğini sorduğumuzda K.S. aşağıdakileri söyledi:

“Bu aslında farklılıklara karşı yapılan bir müdahale, ikiyüzlülük ve çifte standardın somut göstergelerinden. Okulda düğünler vesaire de oluyor, bunlarda alınan güvenlik önlemleri de ortada, yüzlerce kişi rastgele okula giriyor. Fakat ortada öğrenci hareketi olduğunda, biz ‘onlardan’ olmadığımız için, herhangi bir aktivite yapmaya çalışıldığında güvenlik kisvesinde şiddet, taciz ve nefretle karşılaşıyoruz. Burası bizim okulumuzdu, biz burada öğrenim görüyorduk.”

Böylesine sert müdahalelerle karşılaşıp, kampüs içerisinde her türlü kaynak kullanılarak rahatsız hissettirilmeye çalışılan öğrencilerin karşı karşıya oldukları hükümet politikalarını K.S. şu sözlerle eleştirdi:

“Hükümetin bu politikaları uygulamasının sebebi, üniversitelerin bilim üreten kurumlar olmasından ötürü değildir yalnızca. Üniversiteler özgürlüklerin korunduğu bir yer olarak da topluma ışık tutar. Biz bilim üretirken, farklılıkların korunmasına, özgürlüğe, demokrasiye ve insan haklarına önem veriyorduk. Şimdi hükümet korku ve baskı politikaları ile bizleri korku altında tutmaya çalışıyor ya da bize yaşanacak alan bırakmayıp ülke dışına kaçırmakla susturmaya çalışıyor; bunların üzerinden bir kabul yaratmaya çalışıyorlar. Bu tip baskılarla karşı karşıyayken biz de mücadeleye devam etmek durumundayız.”

*Haziran 2022

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Back to top button