Tuna Gözlügöl
Gençlerin seçim süreçlerinde hatırlanması gücü elinde tutan kemik neslin bir şeylerden çekindiğini de gösteriyor.
Söz gelimi kurulan her cümlenin mihenk taşını gençlik oluşturuyor. Öylesine bir mihenk ki yeri geliyor gençliğin şahbazı (!) olmak bile göze alınıyor. Politikanın yeni yüzü en içten şekliyle gençlikten geçen her yolda var oluyor. Bu bağlamda çokça defa farklı farklı düzlemlerde toplumun dinamik yapısının gençlik olduğu defalarca dile getirildi. Bu dinamizm anlatısı değişse de bulunduğumuz sistem içerisinde salt bugünü geleceğe taşıyan bir toplam olarak ele alınıyor. Dolayısıyla bu ele alış biçiminde gençlik ihtiyaçları olan, çeşitli toplumsal etkileşimi olan ancak potansiyelini gelecekte gerçekleştiren bir toplam olarak görülüyor.
Toplumun dinamik yapısı olan gençlik genellikle yapının bir parçası olan ancak işleyişin temel unsurları olmayan bir pozisyonda bulunuyor. Bu sebeple örneğin gençlik TikTok’da aranırken fabrikalarda aranmıyor. Bu günümüz dinamik anlayışının ne kadar gerçeklikten kopuk olduğunu gösteriyor.
Seçimlerde hatırlanan gençlik
Gençlik haklarını da bu noktadan ele almak gerekir. Gerçekliğin kendisinden yola çıkılmalı. Bu noktada toplumun dinamikleri incelendiğinde gençlik yarını var etme potansiyelinin yanında bugünü inşa etme gerçekliğini taşıyor. Bu gerçeklik kaçırılmadan kurulan her mücadele hattı da en güçlü temsiliyete sahip oluyor. Özellikle seçim süreçlerinde gençlerin hatırlanması bunun en önemli emaresi. Ancak bunun sadece gençlere özellikle nicelik olarak ihtiyaç duyulduğunda ortaya çıkması da bize gücü elinde tutan kemik neslin bir şeylerden çekindiğini de gösteriyor.
Gençlere temkinli ve işlevsel yaklaşılmasının altında yatan olgu biraz daha gençliğin değiştirme gücüne yönelik oluyor. Kemik nesil elinden iplerin bir kısmını verirse gençliğin değişim ve dönüşümünün önüne geçemeyeceğini ve kendi alanını kaybedeceği çekincesi var kanımca. Gençliğin, bütün alanlarda geçerli olmakla birlikte özellikle siyasi alanda alt kademenin iş gücü olarak veya fedai olarak görülmesi bunun göstergesi.
Yine aynı şekilde içselleştirilmemiş değişim düşüncesiyle veya değişim istenmese de gelecek kemik nesli oluşturan gençleri alana sürme gerekliliği doğrultusunda bir şekilde kemik neslin alanına girmesiyle birlikte gençler bu defa deneyim hiyerarşisi ile karşılaşıyor. Bu noktada gençlik hakları savunusu daha elzem hale geliyor.
Elbette gençlik haklarını insan haklarından kopuk düşünemeyiz. Nitekim en temel haklardan barınma hakkını her kesim için savunuyoruz ancak gençliğin kendine özgün nitelikleri doğuyor. Herkes için barınma hakkını savunurken gençliğin barınma hakkının niteliği yalnızca barınma olmuyor. Örneğin özellikle Türkiye’de KYK yurtları politik bir silah halini almış durumda. Gençliğin kendini baskılamakta araç olarak kullanılıyor. Özellikle bazı noktalarda politik kişilere dönük yaptırım halini alırken başka noktalarda LGBTİQ+’lara dönük de ahlak dersi (!) olarak karşımıza çıkıyor. Tabii verdiğim örneklerin hepsini de kesişimsel olduğunu, birbirinden bağımsız olmadığını bilmek gerekiyor.
Hak mücadelesi
Bütün bu anlatılanlarla birlikte gençlik haklarının bir başka sıkışık yönünden de bahsetmek gerekiyor. Bunu aslında insan hakları mücadelesinin geneline ithafen gençlik hakları özelinde ele aldığımızı bilmek gerekiyor. Bildiğimiz üzere hak mücadelesi hukuk sınırları içerisiyle sınırlandırılıyor. Yaptırım gücü hukukun varlığı ile temellendiriliyor. Hukuk bir noktaya kadar araç olarak kalabiliyor ancak devamı gelmiyor. O nokta aşıldığında ise hukuk bir silaha dahi dönüşebiliyor. Bu noktada aslında en temel haliyle gençliğin kendi hak mücadelesinin pratiğini görmek lazım. Nitekim tarihte de en büyük hak arayışları elbette hukuk ile değil sokak ve direniş ile gerçekleşmiştir. Özellikle faşizmin kurumsal bir hal aldığı alanlarda zaten hukukun geçerliği de yitiriliyor. Gençlik hakları mücadelesi bu noktada genel hak mücadelesi içerisinde liberal sistemin dışına çıkarak adeta meydan okuyor. Hukuk bir araç olarak kalırken mücadeleyi buna sıkıştırmadan sokakta bir hak mücadelesi büyüyor. Boğaziçi Direnişi, ODTÜ Kavaklık Direnişi gibi gençlik haklarına dönük mücadelelerde hukuk bir araçken sokak mücadelesi temel unsur halinde yer aldı. Hala Boğaziçi Üniversitesi hocalarının sokaktaki mücadelesi yer yer yetersiz olsa da bir örnek olarak karşımızda duruyor.
Gençlik ve hak mücadelesi iki ayrı olgu olarak karşımızda. Bu noktada gençliğin dinamik yapısı şu dönemlerde özellikle kemik neslin süregelen alan işgaline karşı bir çıkış gösterse de kemik nesil bu işgalin kendisinden memnun. O sebeple ne yazık ki gençlik temsiliyetini ancak angarya alanlarda görüyoruz.
Hak mücadelesi alanına bakacak olursak da çeşitli alanlarda liberal sisteme ve onun hukuk mekanizmasına sıkışmadan çeşitli yükselişler görüyoruz. Bunun ülkemizdeki en büyük örnekleri işçi hareketleri ve keşişimsel direniş alanları olan kadın ve LGBTİQ+ hareketleridir. Bu iki olguyu bir araya getirdiğimizde ise gençlik hakları mücadelesi çok ciddi bir yapıya dönüşüyor ve bahsettiğim iki ayrı olgunun gücünü tek bir alanda biriktiriyor. Gençlik hakları mücadelesi kemik nesle karşı bir başkaldırı iken yine kurucu unsurlarını liberal sistemin ve mekanizması hukukun dışında sokaktan alıyor. Sekter bir mücadele anlayışına yeni soluklar getirebiliyor. Çetin geçen sokak mücadelelerinin yanında gençlik kültürel karşı çıkışlarla da kendini var ediyor. Bu noktada gençlik hakları mücadelesi hak mücadelesi ve gençlik olgularının pratiklerini de aşarak ayrı bir boyutta kendini var ediyor. Bu da gençlik hakları mücadelesinin kemikleşmiş neslin tıkanmışlığını ve hak mücadelesinin liberal hukuk mücadelesi kısır döngüsünü yıktığını ifade etmek önem arz ediyor.