Berfin
Onur Ayı içinde olduğumuz şu günlerde ülkenin çeşitli yerlerinde gerçekleşen toplanma ve yürüyüşler en sert şekilde engellenmeye başladı. Ama tüm bunlar bizler arasındaki dayanışmayı da oldukça güçlendirdi. Şimdi ise dayanışmaya ve örgütlenmeye çalışan iki lubunyanın Van’da yaşadıklarına yer vereceğim.
UniKuir’in ‘’Üniversiteli LGBTİ+ Öğrenci Toplulukları Yıllık Raporu 2021’’ başlıklı raporuna göre Türkiye’de 21 adet LGBTİ+ öğrenci topluluğu var. Bunların yanı sıra resmi örgütlenmelerin olmadığı ama lubunyaların bir araya gelip örgütlendiği oluşumların da olduğunu biliyoruz. Bu yazıda Van’da örgütlenmeye çalışan iki lubunyanın deneyimlerini konu alacağız.
Bizler resmi veya daha sivil halde örgütlenirken bir anda tüm oklar üstümüze çevrilmişti. Türkiye’de kadınların ve LGBTİ+’ların verdiği mücadelenin çok uzun zamandır engellendiğini ve yerini nefret söylemlerine bıraktığını biliyoruz. Bu yasakçı erkek zihniyet hepimize bir noktada tehdit oluşturuyordu tabi ama gelin Boğaziçi direnişi ile beraber kampüslerde hedef haline gelen örgütlenmelere bakalım.
Şubat 2021’de Boğaziçi Üniversite’sine kayyum atamasıyla beraber öğrencilerin kararlı direnişine şahit olduk hatta sadece Boğaziçi ile sınırlı kalmadı. Ülkenin her tarafından öğrenciler bu direnişe destek verdi. Bizim bu direnişimiz iktidarı epey de korkuttu. Çünkü nefretin karşısında konumlanmıştık ve tüm renklerimizle alandaydık. Hatta alanlarda bizlere müdahale eden polislerin en büyük nefreti gösterdiği de gökkuşağı bayraklarıydı. Cumhurbaşkanı ise şu sözleri sarf etmişti ‘’LGBT… Yok böyle bir şey. Bu ülke millidir, manevidir ve bu değerlerle geleceğe yürümektedir.’’ Vardık ve buradaydık aslında. Direniş sürerken bir resim patladı ve bir anda hedef haline getirildik. Hatta o resim yüzünden gözaltılar bile oldu. İktidar süreçten faydalanarak lubunyaları iyice nefret öznesi haline getirdi.
Örgütlenme ihtiyacı nereden geldi?
Bu günlerde ise meclisteki sağcı koltuklar arttı ve bununla beraber artık lubunyalar çok daha açık hedef haline getirildi. Bununla beraber muhalefet de geri çekilmeye ve seçim öncesinde kurduğu söylemleri uygulamamaya başladı. Bu nefret kuşağında susmayı tercih etti çoğu zaman. Onur Ayı içinde olduğumuz şu günlerde ülkenin çeşitli yerlerinde gerçekleşen toplanma ve yürüyüşler en sert şekilde engellenmeye başladı. Ama tüm bunlar bizler arasındaki dayanışmayı da oldukça güçlendirdi. Şimdi ise dayanışmaya ve örgütlenmeye çalışan iki lubunyanın Van’da yaşadıklarına yer vereceğim.
Kampüslerdeki örgütlenmelere dair Van’da üniversite öğrencisi olan Efraim ve genç bir lubunyaya sorular sordum. İlk olarak bu örgütlenme ihtiyacının nereden geldiğini sorduğum arkadaşlarımdan Efraim, toplum tarafından öteki haline getirilmiş genç lubunyaların yetkili mercilere başvurup dönüş alamamasından kaynaklı biraraya gelip örgütlendiklerini söyledi.
Üniversiteli bir diğer genç lubunya ise üniversitelerde var olan hiyerarşik düzen öğrencilerin yaşam doyumunu oldukça etkilediğine vurgu yapıp sorunları çözme noktasında bireyselliğin bu tip alanlarda oldukça zor olduğunu söylüyor. Hiyerarşik düzenin sebep olduğu bu sorunlarla baş etmenin de örgütlenme yolundan geçtiğine inandığından bahsediyor. Bu kadar nefret söyleminin ve görünmezliğin yaşatıldığı şu dönemde örgütlenmek artık hayatta kalmak için bir ihtiyaç oluyor.
Hangi sorunlarla karşılaştılar?
Bu iki genç arkadaşın örgütlenmeye çalışan kişiler olduğundan bahsetmiştim. Yıllardır bu alanda aktivizm yapan ve örgütlenmeye çalışan Efraim’e örgütlenmeye çalışırken ne gibi sorunlarla karşılaştığını sorduğumda en çok resmi mercilerden kaynaklı sorunlardan bahsediyor. Bir etkinlik yapmak istediklerinde bunun hukuki olarak dayanağının olmasına rağmen rektörlük tarafından kendi inançlarını ve çıkarlarını ele alarak bu etkinlikleri engellemeye çalıştıklarından söz ediyor ve en büyük engelin hukuksuzluklar olduğundan bahsediyor. Bu iktidar mekanizmalarının üniversiteliler arasındaki LGBTİ+ görünürlülüğün az olmasını sebep olarak gördüğünü söylüyor. İktidarın baskılamaları sonucu yaratılan korku iklimine sıkıştırılmasının da örgütlenmeleri zorlaştırdığını söylüyor.
Üniversitelerde bulunan resmi örgütlenmeler dışından genç lubunyaların bir araya gelip örgütlendiklerinden bahsetmiştik. Aslında şunu da çok iyi biliyoruz, iki kişi bir araya gelirsek yine bir örgütlülük ve dayanışma sergiliyoruz. Ancak resmi örgütler hem öğrencilerin daha rahat erişebilmesine sebep oluyor hem de kimi zaman bazı hakları beraberinde getiriyor. Bu doğrultuda Efraim’e resmi örgütlenme konusunda ne düşündüğünü bir başvuruları olduysa ne gibi sorunlarla karşılaştıklarını soruyorum. Olmadığını ancak bunu planladığını söylüyor. Bende araya şu bilgileri sıkıştırma gereği duyuyorum. Üniversitelerde bulunan en illegalize edilmiş, kadın ve LGBTİ+ topluluklarının kapatılmaya çalışıldığından ve başvuru süresince noktanızdan virgülünüze kadar hesap verdiğiniz gerçeğinden.
Meclis’teki söylemleri nasıl değerlendiriyorlar?
Son dönemlerde Meclis’te çoğunluğu oluşturan sağcıların ve HüdaPar’ın etkilerinin kadınlara ve LGBTİ+’lara dönük şiddeti körüklediği büyük bir gerçek. İki arkadaşımdan bu süreci değerlendirmelerini istiyorum. İlk olarak Efraim baskının ve nefretin dozunu arttığını söylüyor. Bunu ise ailenin karşısında bizleri konumlandırarak körüklediklerinden bahsediyor. Bunun çok daha radikal bir noktaya ulaştığından ve bu durumun oldukça korkunç olduğundan söz ediyor. Bizlerin kampüslerde çok güvensiz bir ortama sıkıştırıldığını ve bunun sonrasında örgütlenmeleri daha da imkansız hale getirebileceklerini düşünüyor.
Diğer bir arkadaşım ise sürece dair şu sözleri ifade ediyor: “Maalesef ki bu nefret zamanla azalması gerekirken zaman geçtikçe daha da arttı. Sürekli nefret söylemlerine maruz kalan LGBTİ+’lartoplumda kabul görülmeme hislerinin artmasıyla kendilerine olan sevgilerini tamamen kaybedebilir ve yaşamlarında herhangi bir yol kat etme gibi fırsatları neredeyse imkansızlaşır. Bu durum bireylere öz benliğini kaybettirir. Zamanla bu kayıplar örgütlenme yollarını kapatır ve hak arama arayışını tamamen ortadan kaldırabilir. Hak arayamayacak konuma gelen gruplar karşıt gruplar tarafından tamamen yok ve tükenmiş hükmünde var sayılabilirler.”
*Görsel Yeşil Gazete’den alınmıştır.