Serap Cinoğlu
Yalnız olmadığımı biliyorum ve gerçekten ihtiyacım olduğunda yanımda olacak onlarca kız kardeşim var diye düşünebiliyorum ve bu, tek başıma geldiğim bu şehirde umutsuz olmak için hiçbir sebep olmadığının kanıtı.
Üniversite için İstanbul’a gelene kadar hep küçük bir şehirde yaşadım ve sadece bana verileni aldım. Çok fazla araştırma, benimle aynı ya da farklı düşünen çok fazla insanla tanışma fırsatım olmadı. Aile bireylerimin cinsiyetçi eylem ve söylemlerine daima maruz kaldığım için içimde hep bir öfkenin olduğunu hatırlıyorum. Sadece kadın olduğum için benden belli şekillerde hareket etmem beklendi. Erkek kardeşimin yapmadığı, söylemediği şeyleri ben yapmak zorundaydım. Liseye geçtiğimde sınıfımda ilk kez feminist bir kadınla tanıştım. Ancak onunla da bu konu hakkında çok fazla konuşmadığımı hatırlıyorum.
Üniversiteye geldiğimde feminist bilincimin oluşması için çok daha fazla fırsat vardı önümde. Ancak bu süreçte de nereye ait olduğumu bulmaya çalıştım. Okulumuzun kadın araştırmaları kulübüne iki yıl devam etmeye çalışmış olmama rağmen sadece okuma yapmanın feminist mücadeleye ne kadar yararlı olacağını sorgulamaya başladım. Sonrasında ise Kampüs Cadıları’nda örgütlendim. Örgütleneli henüz bir yıl olmamasına rağmen gerçekten geliştiğimi hissediyorum. Okulumuzda, şehrimizde, ülkede ya da dünyada kadınları ilgilendiren bir gelişme olduğunda hemen buna dair söz üretebiliyor ve eyleme geçebiliyor olmamız çok önemli. Ne zaman böyle durumlarda diğer kadınlarla bir araya gelsem, onlarla yürüsem, sloganlar atsam, dövizler hazırlasam yaşadığımı iliklerime kadar hissediyorum. Sesim kısılana kadar bağırmak, sesimi duyurmak istiyorum. Çünkü bir araya geldiğimiz mücadelemizle sesimizi duyurabiliyoruz! Yalnız olmadığımı biliyorum ve gerçekten ihtiyacım olduğunda yanımda olacak onlarca kız kardeşim var diye düşünebiliyorum ve bu, tek başıma geldiğim bu şehirde umutsuz olmak için hiçbir sebep olmadığının kanıtı benim için.
Bu 8 Mart benim ilk 8 Mart’ımdı o yüzden benim için çok kıymetli. Daha önce hiç katılmamış olsam da nasıl bir deneyimin beni beklediğini hayal edebiliyordum. Ancak şu şekilde özetleyebilirim: Partriarkaya, kapitalizme, şiddete ve sömürüye karşı bir araya gelen binlerce kadın… Birlikte dans ettik, haykırdık, talep ettik, hesap sorduk!
Belli bir saatten sonra Taksim ve Şişhane’de metrolar durmadığı için okuldan arkadaşlarımızla erkenden çıktık yola Şişhane’ye ulaşmak için. Metroda aynı gün yapılacak futbol maçı için ekstra seferler yapılacağına dair anonslarla sürdü yolculuğumuz. Mekana vardığımızda saatlerce birbirimize makyaj yaptık, konuştuk, güldük, oyunlar oynadık. İstiklal Caddesi’ne çıkan tüm yollar kapatılacağı için mekandan ayrıldık ve harekete geçeceğimiz yerde bulunan bir kafede toplandık. Orada da biraz bekledikten sonra hepimiz panlartlarımızı açıp haykırdık: Yaşasın 8 Mart! Yaşasın Feminist Mücadelemiz! Ara sokaklardan sloganlar ata ata yüzümde kocaman bir gülümsemeyle nefes nefese yürüdüm 8 Mart’ta. Çok daha kalabalık bir grubun içine karıştık. Biraz yağmur yağıyordu o gün. Ama asla umurumda değil. Ben bağırmak, sesimi duyurmak istiyorum: Polis Defol, Bu Sokaklar Bizim! Saatlerce boğazımız ağrıyana kadar haykırdık, dans ettik, kahkahalar attık, hesap sorduk. Tam her şey bitti dağılacağız sandığım anda yürümeye başladık. Etrafımdaki tüm kadınlar sevinç çığlıkları atıyor. Bunun ne kadar önemli olduğunu o an idrak edebildim ancak. Yanımda hiç tanımadığım birisi mutluluktan koluma girip kahkahalarla gülmeye başladı. O an yaşadığım mutluluğun haddi hesabı olamaz diye düşündüm. Sokaklarda yürüyüşe katılmamış olan ama balkonlarından doğru bizimle slogan atan, bize selam veren kadınların arasından yürüdük.
Dünyada giderek artan faşizme karşı 8 Mart kadınların bir araya gelerek sömürünün hiçbir halini kabul etmediğimizi haykıracağımız bir tarih oldu, olacak. Bu 8 Mart’ta da yürüyebilmiş olmamız noktasında her ne kadar farklı nedenler olsa da bunlardan en önemlisi kadınların gösterdiği kararlılık ve yürüttüğümüz feminist mücadelenin haklılığıdır. Bundan bir an bile şüphe duymadım. Hatta yürüyüş sırasında bu ülkede hala sesini duyuran ve mücadele verenlerin kadınlardan başkası olmadığını düşündüm. Binlerce kadın tüm baskılara, hedef göstermelere, şiddete rağmen 8 Mart’ta sokakları doldurdu, yan yana kol kola yürüdü, hesap sordu. Bizi evlerde, kampüslerde, sokaklarda güvensiz bir yaşama mahkum etmeye çalışan, savaşı, şiddeti ve sömürüyü desteklerken özgürlüklerimizi elimizden alan patriyarkal kapitalist sisteme karşı haykırdık: Kadın, Yaşam, Özgürlük! Heyecanımızla, öfkemizle, isyanımızla, kahkahalarımızla yine binlerce kadın sokakları dolduracağız ve hiçbir yere gitmediğimizi hatırlatacağız bu ucube sisteme. Dünyayı yerinden oynatacağız özgürlüğümüz için.
İlk 8 Mart’ımda orada bulunan her bir kadınla verdiğim mücadeleden gurur duyuyorum ve erkek devlet şiddetine, eril dile, cinsiyetçi akademiye, emek sömürüsüne karşı tekrarlıyorum: Yaşasın Feminist Mücadelemiz!