Ali Kılıç
İstanbul Üniversitesi’nde yıllardır fakülteler arası geçiş yasakları ile öğrencilerin kampüslerinde özgürce dolaşmasını engellenirken kampüsün kapılarının herkese açılması haberi öğrencilerin tepkisini çekti.
İstanbul Üniversitesi kampüsünün herkese açılacağı haberi, öğrencilerin gündemine ilk sıradan girdi. Karar sosyal medyada pek çok tepkiyle karşılaşırken, öğrenciler ilk günden WhatsApp grupları kurdu, #iümüzedeğilokul hashtagi ile karara tepki gösterdi. Öğrenciler tepkilerini bugün yaptıkları basın açıklaması ile dile getirdiler.
İstanbul Üniversitesi, öğrenci hareketleri bakımından zengin tarihiyle İstanbul’un diğer tarihî üniversitelerinden ayrı bir yere sahip. Ancak tıpkı 12 Eylül darbesinde olduğu gibi, günümüz otoriter rejiminden de en çok hasarı alan eğitim kurumlarından bir tanesi. Öğrencilerin ve eğitim emekçilerinin okul yönetimine katkısının minimize edildiği, öğrenci kulüp ve faaliyetlerinin sıkı baskı ve gözetim altında oldukları, gün geçtikçe mekân hafızasının tahrip edildiği bir kurum İstanbul Üniversitesi. Öyle ki, yönetimin imza attığı pek çok skandal gibi bu kararın da kitle tarafından sineye çekilmesi, unutulması beklenebilirdi. Fakat ilk birkaç gün bize gösteriyor ki durum hiç de öyle değil.
Peki, eğitimin “turizme” açılması biz öğrenciler için ne ifade ediyor? Rektörlüğün “Kapıları geleceğe açıyoruz” diyerek ilan ettiği karar kampüs hayatını ne açılardan tehlikeye sokuyor? Ve en önemlisi, öğrenciler bu duruma nasıl tepki gösteriyor?
Kararın nasıl uygulanacağının henüz belli olmadığı ilk dakikalarda, çoğunluğun ilk tepkisi şaşkınlık ve telaş oldu. Özellikle okulun çevresinde bulunan tarikat ve cemaatler, kampüse çok yakın olan Aksaray gibi suçun yoğun olduğu semtler hali hazırda bir tehlike teşkil ederken, okula girişin nasıl denetleneceği, hangi kısımlarının ziyarete açık olacağı gibi soruların bir cevabı yoktu. Yakın geçmişte tarikat mensuplarının öğrencilere saldırısı ve okul yönetiminin buna seyirci kalışı unutulmamıştı.
Yarıyıl tatili dolayısıyla önemli bir kısmı şehir dışında olmasına karşın, tepki örgütlenmekte gecikmedi. Kimi öğrenciler Whatsapp grupları açarak konuyu burada tartışmaya başlarken kimi öğrencilerse içinde bulundukları kulüpler aracılığıyla bu konuda sözlerini söyleme yollarını oluşturdu. Bu yollardan biri geçen yıl üniversitemizde Cinsel Tacizi Ve Saldırıyı Önleme Komisyonu kurulması talebiyle yan yana gelen kulüplerin oluşturduğu birlikti. Katlanarak büyüyen ve bugün içerisinde 70’ten fazla kulüp temsilcisinin olduğu, doğalında oluşan bu fiili öğrenci kulüpler birliği hareketi bu karar karşısında da hızlıca refleks göstererek bir bildiri yayınladı. Bildiride “Halkın bilimle buluşmasının yolunun sadece duvarları kaldırmaktan geçmediği”nin altı çizilerek “Üniversitelerin halk ve öğrenci arasında bir ‘bilim köprüsü’ olmasının ancak güvenli kampüslerin inşa edildiği, karar süreçlerine tüm bileşenlerin dahil olduğu ve akademide özgürce bilim yapılabildiği bir yaklaşımda” mümkün olabileceğine dikkat çekildi. Ayrıca eşzamanlı olarak hukuk fakültesi kulüpleri de bir bildiri yayınladı. “Kampüslerin; öğrencilerin güvenliğinden emin olduğu sosyalleşme, dinlenme ve çalışma alanları” olduğundan bahsedilen bu bildiride hukuk fakültesi kulüpleri olarak tüm kampüslerin “üniversite mensupları dışındaki insanların ziyaretine açılmasının şiddetle karşısında” olduklarını belirttiler. Bu tepkiler üstüne, okulun sosyal medya hesaplarının bazı gönderileri silip tekrar yüklediğini gördük.
Öğrenci kulüpleri tarafından yayınlanan ortak metin
Hala pek çok şey muğlak kalsa da, Kayyum rektör Osman Bülent Zülfikar’ın, Anadolu Ajansı’na verdiği açıklamalar ile bazı detaylar açıklığa kavuştu. Görünüşe göre okul, belli saatlerde girişlerin serbest bırakılmasının yanında, rehber eşliğinde turlara açılacaktı!
Peki, bu karar, eğitimin kampüs dışına nüfus etmesi, genişlemesi için mi alındı? Kampüs turları, özelikle tercih dönemindeki öğrenciler için zaten okuldan talep edilebiliyordu. Ayrıca okulun kapalı olduğu yaz dönemi de yine belli günlerde kampüse giriş mümkündü. Anlaşılıyor ki ne senatoya ne de öğrenciye danışılarak alınan karar, birileri için yeni bir rant kapısından başka bir şey değil. Okulun bulunduğu çevre yüksek turist popülasyonu ve çevre ekonomisinin turizm üstüne kurulu oluşu biliniyor. Adeta bu pazardan pay koparmak isteyen yönetim, yıllardır fakülteler arası geçiş yasakları ile öğrencilerin kampüslerinde özgürce dolaşmasını engelliyor, kampüs yaşamına zarar veriyor. Okulun kütüphane, tuvalet, kafeterya gibi ortak alanlarının hâlihazırda sınırlı olan kullanım imkânlarını; okul çevresinin öğrenci yaşamını doğrudan tehdit eden unsurlarını düşünmeden, “açık üniversite” gibi şirin tamlamalarla akıl çelmeye çalışan rektörlüğün, öğrencileri ikna ettiğini söylemek mümkün değil. Henüz yeni örgütlenen ve büyüyen tepki, ikinci yarıyılın başlamasıyla potansiyeline kavuşacak gibi gözüküyor.
Hukuk fakültesi kulüpleri tarafından yayınlanan ortak metin