*Beyza Nur İsli
Hacettepe Üniversitesi’nden bir kadın öğrenciyle kadın cinayetlerine karşı yapılan eylemleri ve güvenli kampüs taleplerini konuştuk.
Ekim ayında, Aynenur Halil ve İkbal Uzuner’in bir erkek tarafından öldürülmeleri üzerine Türkiye’nin dört bir yanındaki üniversite kampüslerinde kadın cinayetlerine karşı protestolar düzenlendi. Hacettepe Üniversitesi’nde de Hacettepe Kadın Çalışmaları Topluluğu’nun (HÜKÇAT) çağrısıyla yüzlerce öğrenci bir araya geldi. Öğrenciler, kampüs içinde ve dışında kadınların karşı karşıya kaldığı şiddete karşı taleplerini haykırdı.
Bu eylemlerin ardından Hacettepe Üniversitesi öğrencisi Esra ile güvenli kampüs talepleri üzerine konuştuk. Esra “Bir üniversite öğrencisi olarak, kampüste güvende hissetmemiz gerekirken sürekli tedirginlik yaşıyoruz”dedi ve bu durumu şöyle açıkladı:
“HÜKÇAT’ın açıklamasında da belirtildiği gibi, otostopta, sınıfta, kütüphanede, hatta hastanede bile kadınlar tacize ve şiddete maruz kalıyor. Biz sadece eşit, özgür ve şiddetsiz bir hayat talep ediyoruz. Bu kadar basit bir hakkın bile mücadele gerektirmesi çok acı.”
“Aynenur ve İkbal’in katledilmesi bizi çok derinden etkiledi. Bu cinayetler bir kez daha kadınların yaşam hakkının bile güvende olmadığını gösteriyor. Eylemde hepimizin ortak talebi ‘güvenli kampüs’ oldu. Sadece kampüslerin değil, hayatın her alanının kadınlar için güvenli hale gelmesi gerekiyor. Ama önce eğitim aldığımız, yaşadığımız bu alanlarda bu talep karşılanmalı.”
“Talebimiz ortak: Şiddet son bulsun”
Esra, kampüste yaşanan tacizler bildirimiyle ilgili süreçlerde yaşananları ise şöyle anlattı:
“Kampüste yaşanan taciz olaylarıyla ilgili yönetimden destek almak çok zor. Birçok arkadaşımız taciz bildiriminde bulunuyor ama süreç ya şeffaf yürütülmüyor ya da sonuçsuz kalıyor. Bu durum bizi daha da yalnızlaştırıyor. Taciz edenler rahatça dolaşırken, biz sürekli tetikte olmak zorunda kalıyoruz. Üniversitelerin kadın dostu ve güvenli alanlar olması için daha etkin politikalar geliştirmesi şart.”
“Kadın cinayetlerine ve kampüsteki güvensizliğe karşı sesimizi yükseltebilmek için eylemler düzenliyoruz. Hacettepe’deki yürüyüşümüz çok etkileyiciydi; kadınlar, LGBTİ+’lar hep birlikteydik. Hepimizin talebi ortak: Artık bu şiddet son bulsun. Üniversite yönetimleri, sadece sözde değil, uygulamada da bu taleplerimize yanıt vermeli.”
“Bir üniversite öğrencisi olarak kampüslerde sadece eğitim almak değil, güvenli bir şekilde özgürce yaşamak istiyoruz. Günümüzün çoğu kampüste geçiyor, sosyalleşme alanımız buralar. Hayatımızda büyük bir yer kaplayan kampüslerde güvende olmak, tedirgin hissetmeden yaşamak bence çok basit bir istek, çok anlaşılabilir bir talep. Eğer kampüste bile bu temel ihtiyaçlarımız karşılanmıyorsa, nerede yaşayacağız? Üniversiteler, kadınların, LGBTİ+ bireylerin ve dezavantajlı grupların eşit, özgür ve güvende olduğu yerler olmalı. Bu bizim en doğal hakkımız.”
Esra’nın anlattıkları, üniversitelerde kadınların karşı karşıya olduğu zorlukları ve taleplerini açıkça ortaya koyuyor. Hacettepe Üniversitesi’ndeki eylem ve benzer protestolar, kadınların güvende olduğu bir yaşam talebinin ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha gösteriyor.