Simge İngün
Haberin İngilizce / Kürtçe versiyonları için tıklayınız.
Boğaziçi Üniversitesi’nde rektör atamalarıyla başlayan direnişte öne çıkan mücadelelerden biri olan feminist mücadele nasıl başladı, direnişte nelerle karşılaştı, geleceği nasıl olacak?
2 Ocak 2021 tarihinde, Boğaziçi Üniversitesine AKP eski milletvekili aday adayı olan Prof.Dr. Melih Bulu’nun atanmasıyla başlayan ve bugüne kadar ulaşan Boğaziçi Direnişi aslında sadece bir üniversite mücadelesi değildi. Öğrencilerin her basın açıklamasının sonunda dile getirdiği talepler pek çok mücadeleyi işaret ediyordu. Bu mücadelelerden biri de feminist mücadele.
Boğaziçi Direnişindeki kadınlar ve LGBTİ+lar demokratik bir üniversite mücadelesinin yanında kayyumlara ve iktidara karşı kendi varoluşlarının mücadelesini vermeye devam ettiler.
Boğaziçi Direnişindeki güçlü feminist mücadelenin temelleri Boğaziçi Üniversitesine Melih Bulu atanmadan atılmıştı. Boğaziçi Üniversitesi’ndeki feminist mücadelenin, Bulu’nun atanmasından öncesinde nasıl başladığını, Direniş sürecinde yaşadıklarını ve bundan sonra nasıl devam edeceğine yakından baktık.
Direnişten önce: Kulüpler, dayanışma grupları
İktidarın kadınlara ve LGBTİ+lara saldırıları devam ettikçe sokaklarda, meydanlarda varoluş mücadelesi veren ve saldırılara karşı göğüs geren feministler kampüslerde de mücadelesini uzun süredir sürdürüyor.
Öğrenci kulüpleri, kampüslerdeki feminist mücadeleyi yürütmek açısından önemli alanlar sağladı.
Boğaziçi Üniversitesi’nde feminist çalışma yürüten kulüplerden biri biri 2000 yılında kadın akademisyenlerin desteğiyle kurulan Boğaziçi Üniversitesi Kadın Araştırmaları Kulübü (BÜKAK). Bu kulüplerden bir diğeri ise Boğaziçi Üniversitesi Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Transeksüel, İnterseks+ Çalışmaları Kulübü (BÜLGBTİ+).
Bu kulüpler feminist çalışmaların yanı sıra, kadınlar ve LGBTİ+lar için dayanışma alanı da sağlıyordu. Kulüpler dışında da üniversitede feminist dayanışma için alanlar vardı.
Boğaziçi Direnişi süreci: Kapanan kulüpler, kesilen burslar, açılan davalar ve süren mücadele
Boğaziçi Üniversitesi’nde kadın ve LGBTİ+’ları hedef alan uygulamalar 2016’da Mehmed Özkan’ın atanmasıyla başladı.
- BÜLGBTİ+, Boğaziçi Üniversitesi Vakfı (BÜVAK) işbirliğiyle başlatılan Hande Kader Bursu 21 Ağustos 2017’de rektörlük kararıyla iptal edildi.
- Yurt binalarının kadın-erkek olarak ayrılmasını zorunlu tutan ve iki kişi kalınmasını yasaklayan yönetmelikle beraber Boğaziçi Üniversitesi Üniversitesi’nde karma yurtlar kapatılarak öğrencilerin cinsel kimlikleri hiçe sayıldı.
Mehmed Özkan atanmadan önce ise üniversitedeki yönetim kadrosunda ve dekanlıklarda yüzde 82 olan kadın oranı da yüzde 55’e düştü. Mehmed Özkan yönetiminde başlayan, kadın ve LGBTİ+’lara yönelik iktidar destekli baskı ve saldırılar Melih Bulu ve Naci İnci’nin dönemlerinde de devam etti. Feminist mücadele de öyle. Kadınlar ve LGBTİ+’lar Boğaziçi Direnişi’nin ilk gününden itibaren alandaydı. Süreç boyunca baskılara, soruşturmalara, gözaltılara ve tutuklamalara maruz kaldılar. Zaman içerisinde iktidarın kayyumlar aracılığı ile üniversitede kadınlar ve LGBTİ+’lara yapılan saldırılar ise Boğaziçi Direnişi ile feminist mücadelenin aslında ne kadar ilişkili olduğunu görünür kıldı.
- 20 Ocak 2021’de Boğaziçi Üniversitesi’nde yılın ilk Onur Yürüyüşü gerçekleştirildi ve üniversitedeki LGBTİ+lar “Kayyuma Nakka” diyerek atamayı protesto etti. Onur Yürüyüşünden çok kısa bir süre sonra, kulüp kapısına kimliği belirsiz kişiler tarafından bir saldırı gerçekleşti.
- 28 Ocak 2021’de BOUNSergi’nin düzenlediği sergide yer alan “Şahmeran” isimli eser üzerinden LGBTİ+’lar siyasetçiler ve medyanın da dahil olduğu hedef göstermeler ve nefret söylemi ile karşılaştı. İki öğrencinin tutuklu yargılandığı dava süreci başlarken Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü’nün 1 Şubat 2021 tarihli yazısıyla BÜLGBTİ+’nin aday kulüp statüsü kaldırılarak kapatılması kararı alındı. Kulüp üyeleri bu karara alanda ve sosyal medyada tepki gösterirken, bir yandan da kapatılma kararının iptali için dava açtı.
- Polis şiddetini protesto eden bir öğrenciye “LGBTİ+ flaması açtığı” gerekçesiyle açılan soruşturmaya karşı dayanışmada olan öğrenciler gözaltına alındı, gözaltıları protesto eden diğer öğrencilerle birlikte haklarında dava açıldı.
- 2 Nisan 2021’de Boğaziçi Üniversitesi Cinsel Tacizi Önleme Komisyonu’nun (CİTÖK) tek ücretli çalışanı olan Cemre Baytok süresiz ücretsiz izne çıkarılmasıyla CİTÖK fiilen işlevsiz hale getirildi. 3 Ağustos 2021’de Baytok işten çıkarıldı. Okulda CİTÖK’ün işlevsiz hale getirilmesini “İstanbul Sözleşmesi’nden de CİTÖK’ten de Vazgeçmiyoruz” pankartını asarak protesto eden kadın öğrencilere disiplin soruşturmaları açıldı.
26 Ekim 2021’de Naci İnci, aralarında tutuklu öğrencilerin de bulunduğu 13 öğrenci için 6284 sayılı yasa ile tedbir kararı aldırdı. 1 Kasım’da “6284 Naciler için değil, Şebnemler için uygulansın!” demek için Kadıköy’de bir araya gelen kadınlar “Naci İnci’yi göndereceğiz, İstanbul Sözleşmesi ve 6284’ü uygulatacağız” dediler. Üniversite içerisinde ise öğrenciler 12 Kasım’da “Katledilen kadınlar isyanımızdır!” şiarıyla kararı protesto ettiler. İlerleyen zamanlarda ise eylemi gerçekleştiren sekiz öğrenciye dava açıldı, öğrencilerin davası sürüyor.
- 20 Mayıs 2022’de BÜLGBTİ+’nın her yıl düzenlediği Boğaziçi Onur Haftası etkinliklerinden biri olan 9. Boğaziçi Onur Yürüyüşü etkinliğe 41 dakika kala rektörlükten gelen mail ile yasaklandı, basın açıklamaları engellendi, yürüyüş sırasında ihtar yapılmadan ablukaya alınan 70 öğrenci işkence ile gözaltına alındı.
- İnci döneminde, seçilmiş dekanların görevden alınması ve yeni dekanların atanması ile yönetimdeki ve dekanlıklardaki kadın oranı ise yüzde sekize düştü.
Mücadelenin geleceği: “Kayyumlar gitsin, kampüsler güvenli hale gelsin”
Direniş sürerken, öğrenciler üniversite mücadelesinin yanı sıra feminist mücadeleyi de sürdürüyor.
Üniversitedeki feminist mücadelenin bugününü ve geleceğini Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi olan Gülru Turhan ve BÜLGBTİ+ üyesi Mert Güneş aktardı.
Gülru Turhan üniversitede feminist mücadelenin devam ettiğini belirtirken taleplerini şöyle dile getirdi:
“Feminist mücadelemiz artan heteropatriyarkal baskılar karşısında yükselerek devam ediyor. Biz kayyumların üniversiteyi derhal terk etmesini, üniversitemizde feminist örgütlenmenin önüne geçen tüm kayyum süreçlerinin son bulmasını üniversitenin kadınlar ve LGBTİi+lar için güvenli bir yer haline gelmesini talep ediyoruz.”
Gülru Turhan, kadın ve LGBTİ+lara yönelik baskılar ve saldırılara karşı üniversitenin özerk feminist üniversite olması gerektiği şiarını yükseltip üniversite içi bileşenleri örgütlü feminist siyaset yürütmeye çağırdıklarını anlattı.Mert Güneş, üniversite içerisinde LGBTİ+’lara yapılan saldırıları şöyle aktardı:
“Kapatılması dışında BÜLGBTİA+ya yapılan en kritik saldırılardan biri 2017 yılında gerçekleşmesi gereken aday kulüplükten resmî kulüp statüsüne yükseltme işleminin gerçekleştirilmemiş olması diye düşünüyorum. 1. kayyumdan bu yana birçok etkinliğimiz sivil polis gözetiminde gerçekleşiyordu. Bazen ‘toplumsal ahlâk’ gerekçe gösterilerek sansürle ve engellemeler ile karşılaştığımız da oluyordu. Yine birçok kez LGBTİA+fobik karalama ve hedef gösterme kampanyaları da yapıldı aleyhimizde. Tüm bu saldırılar lubunyaların, kimliklerinin, arzularının, bedenlerinin sitigmatizasyonu, ötekileştirilmesinin bir ürünü pek tabii ki. Devlet eliyle yükseltilen LGBTİA+fobinin Boğaziçi’deki lubunyaları etkilememesi mümkün mü?”
Kulübün kapatılma kararını Fahrettin Altun’un tweetiyle öğrendiklerini aktaran Güneş, bu durumun aslında kulübün kapatılma kararının doğrudan iktidardan geldiğinin doğal bir göstergesi olduğunu söyledi. Dava sürecini ise şöyle aktardı:
“Şu an kapatılmaya dair bir dava süreci işliyor. İdarî mahkemeye açtığımız dava reddedildi ama bu kararı bir üst mahkemeye taşıdık. Kapatılma kararındaki hukuksuzluk ve usulsüzlük neticesinde eninde sonunda lehimize bir karar çıkacağını düşünüyoruz.”
Mert Güneş, diğer üniversitelerdeki LGBTİ+ çalışmalarını takip edip etmediği sorumuzu şu şekilde yanıtladı:
“Türkiye’deki siyasal konjonktürden etkilenmeyen, iktidarın LGBTİA+ düşmanlığından payını almayan okul yok maalesef. Geçen sene 2. kayyum Bulu’ya rağmen Onur Yürüyüşü gerçekleştirilebilmişti mesela ama bu sene 3. kayyum İnci’nin izniyle 70 kişi gözaltına alındı. Geçen seneki yürüyüşümüz üniversitelerde yapılabilen, yasaklanmamış son Onur Yürüyüşü’ymüş yani. Bilmiyorduk! KoçKuir’in etkinliğine sansür uygulandığı haberlerini aldık çok yakın zamanlarda. Hacettepeli lubunyalar hakeza, uzun zamandır sansür ile mücadele ediyorlar.”
Güneş, kulüp etkinliklerinin kapatılma kararından sonra da devam ettiğini belirtti:
“Kulüp bir şekilde etkinliklerini yapmayı sürdürüyor. Geçen hafta, mesela, 9. Boğaziçi Onur Haftası gerçekleşti. 20 Mayısta da Onur Yürüyüşü yapıldı. Tabii oldukça zorlu geçti. Sürekli bir engelleme, zora koşma ile karşılaştık. Bizimle ortaklaşmaya çalışanlara da yine benzer zorluklar çıkarılıyor. pes etmeyeceğiz kesinlikle. Biz lubunyalar Boğaziçi’de var olduğumuz müddetçe susmayacağız, gizlenmeyeceğiz; bağırmaya, yürümeye, görünmeye, dayanışmaya devam edeceğiz.”
*Haziran 2022