Kulüp

Kayyumlara karşı direnişin aktif özneleri: Boğaziçi’nde öğrenci kulüpleri

Oğuz Berkcan Üstün

Haberin İngilizce / Kürtçe versiyonları için tıklayınız.

Boğaziçi Üniversitesi’de önemli bir yer tutan öğrenci kulüplerinin öğrenciler üzerindeki önemi ortadayken kayyumların kulüplere etkisi olumlu yönde olmadı.


Boğaziçi Üniversitesi’de öğrenci kulüpleri öğrencilerin yaşamında, diğer üniversitelerin sosyal ortamına oranla çok daha geniş bir yer kaplıyor.


Kulüplerin öğrenciler için önemini, kayyumların kulüpler üzerindeki etkilerini ve Boğaziçi Üniversitesi Sinema Kulübü’nden Oğuz ve Kulüpler Arası Kurul (KAK) Yürütme Kurulu eski üyesi Öykü ile konuştuk.

Kulüpler kültürel birikimin devamlılığını sağlıyor.


Boğaziçi Üniversitesi’nde öğrenci kulüplerinin sosyal ortamda geniş bir yer bulmasının iki yanı var. Birincisi, öğrenciler Boğaziçi’nde kendi alanlarında üretim yapmaya ve beraber iş yapmaya hayli hevesliler. İkincisi ise okulun Türkiye standartlarına oranla sıra dışı bir entelektüel birikimi üretmiş ve bu üretimin izlerini halen daha taşıyor olması.


Ders arasında sohbete daldığınız bir akademisyenin eskiden birçok öğrenci kulübüne üye olduğunu ve faaliyet yürüttüğünü öğrenebiliyor, bir kulübün yirmi sene önceki yayınlarını okuduğunuzda o sırada okulda popüler olan bir tartışmaya dair bir metne rastlayabiliyorsunuz. Özetle Boğaziçi’nde nüvelerine rastladığımız kültürel birikim devamlılığını büyük oranda kulüpler ve onların yarattığı sosyal ortam aracılığıyla sürdürüyor.


“Bir bölümle beraber bir kulüpten de mezun olun”


Kulüplerin ikinci ve okul dışından çok da bilinmeyen bir işlevi ise öğrenci kulüplerinin öğrencilerin herhangi bir tartışmaya dair fikirlerini ifade edebileceği ve bunun yanında dayanışabileceği bir alanı onlara sunması. Bu yanıyla kulüpler öğrencilerin iradesinin en yoğun temsil edilebildiği sosyal ortamlardan birini oluşturuyorlar. Ek olarak öğrencilerin birçok konuda dayanışma üretebildiği, geçim sıkıntısından okula dair problemlere kadar geniş bir yelpazede birçok gündemi üzerine birbirlerine destek üretebildikleri bir dayanışma ağı kuruyorlar.


Özellikle yeni öğrencilerin okulla tanıştığı oryantasyon haftasındaki seminerlerde ve danışman hocalarla diyaloglarında birçok defa duyabilecekleri bir cümle hayli popüler; “Bir bölümle beraber bir kulüpten de mezun olun.”


Boğaziçi Üniversitesi Sinema Kulübü’nden Oğuz bu ikinci başlığı şu şekilde açıyor:


“Melih Bulu’nun atandığı haberi kamuoyuna düştüğünde BÜ(S)K ile bir etkinlikteydik. Bu haberin gündeme düşmesinden yaklaşık yarım saat sonrasında etkinliğimiz bitti ve uzun süre bu gündemi konuştuk. Bu gündemin insanlarda ürettiği tedirginlik üzerine konuştuk ve dertleştik. Hepimizin aklında birçok soru işareti vardı ve yaşayacaklarımıza karşın endişeliydik. O gün kulüpte konuşmak çoğumuza çok iyi gelmişti. Hepimiz kayyumlar gelse de burada birlikte olduğumuzu, benzer kaygıları paylaştığımızı, yan yana duracağımızı hissediyorduk.”


Kulüpler arası etkileşimi KAK gerçekleştiriyor


Kulüpler Arası Kurul (KAK) kulüplerin yönetimle kuracağı diyaloğu sürdüren, öğrencilerin temsiliyetini okul yönetimine taşıyan bir çatı örgüt işlevini taşıyor.


Tamamı okulun iç işleyişine yasal düzlemde katkı yapan bu kurulun tutanakları herkesin ulaşabileceği bir şekilde kulüplerle paylaşılıyor. Her kulüpten bir temsilci ile oluşsa da isteyen her öğrenci toplantıları izleyebiliyor. Bu yanıyla okul içerisinde Öğrenci Temsilciliği Kurulu (ÖTK) ile beraber en büyük öğrenci temsiliyeti elinde bulunduruyor. Eski KAK Yürütme Kurulu üyesi Öykü KAK’ın içişleyişini ve dayandığı ilkeleri şöyle paylaşıyor:


“Ülke gündemine, okul gündemine, öğrenci faaliyetlerine dair tartışmaların yürütülebileceği bir zemin sağlıyor KAK. Kulüpler arasındaki iletişimi ve koordinasyonu derinleştirmek hedefleniyor. Buna ek olarak, yöneticisi olmayan bir özyönetim modeli de işletiyor. Yönetim kuruluna değil, yürütme kuruluna sahip ve yürütme kurulu üyeleri yalnızca toplantıları organize etmek, moderasyonu üstlenmek, toplantıdan notlar almak gibi görevlere sahip. Sunduğu demokratik tartışma ortamının bir gereği olarak toplantılar herkesin katkısına açık oluyor. Okul içindeki her kurul gibi üniversitenin etik ilkelerine bağlı bir kurul KAK. Ve bu ilkelerden en çok üstünde durulan eşitlik ilkesi. Ayrımcılığa karşı herkesin tartışabileceği bir zemin olarak varlığını sürdürüyor.”


Kulüpler kayyum sürecinde söz söylemede etkili oldu


Kayyum Melih Bulu’nun atanması ile üniversite gündeminde çok yoğun bir tartışma ortamı oluştu. Kulüpler Arası Kurul, kulüplerin iradesini temsilen bu tartışmanın öğrenciler tarafından yürüdüğü platformlardan biri olarak öne çıktı.


Sinema Kulübü eski Yönetim Kurulu üyesi Oğuz süreci özetliyor:
“Atamanın haberinin alınması sonrasında kulüpler nasıl bir metinle buna cevap verecekleri üzerine yoğun bir tartışmaya girdiler. İki gün süren tartışmaları bütün üyelerimize açtık. Bu süreci yönetim kurulu olarak tek başımıza yürütemezdik. Aldığımız kararları oylama usulüyle ve saatlerce süren online toplantılarla belirledik. Süreç sonunda üniversitenin senatosunun 2012 yılında kabul ettiği ilkeleri hatırlatan ve atamayı reddeden öğretim üyelerinin metni kulüpler genelinde kabul gördü. Metin sosyal medya hesapların paylaşıldı ve bu sayede Boğaziçi’nin iradesi kamuoyuna yansımış oldu.”


KAK’ın kulüplerin kayyuma karşı tutumunu tartışabileceği bir saha olma işlevi ilerleyen süreçlerde de devam etti.
Boğaziçi Üniversitesi LGBTİ+ Çalışmaları Kulübü’nün (BÜLGBTİ+) kulüp statüsünün düşürülmesi sürecinde 43 kulübün imzaladığı bildirinin açılış kısmı şu sözlerle başlıyordu: “30 Ocak 2021 tarihinde kulüp odalarının usulsüzce aranması, sosyal medya üzerindeki linç kampanyası ve tutuklamalara yönelik Boğaziçi Üniversitesi’nin 43 kulübünün ve topluluğunun açıklamasıdır.” Bu başlıkla da anlaşılıyor ki kulüpler kayyumlara karşı direnişin aktif birer öznesi konumundaydı.


Kayyumların öğrenci kulüplerine karşı yaptırımları


Bu işlevinin yanında KAK’ın okulun iç işleyişinde Öğrenci Faaliyetleri Koordinasyon Kurulu (ÖFKK)’da birçok akademisyenin yanında, öğrencilerin temsilini oluşturması için bir üye bulundurma hakkı bulunuyor. Fakat Melih Bulu’nun atanmasından beri kayyum yönetim üniversitenin iç işleyişine aykırı olarak ÖFKK’yı toplamıyor ve kulüp kararlarını öğrencilere danışmadan, çoğu zaman açıklamadan kendi iradesine göre veriyor. Öğrenci kulüplerinin faaliyet alanına dair iradesini beyan ettiği ÖFKK’nın deaktive edilmesi üniversite yönetimi ile öğrenciler arasındaki diyalog zeminini yok etti. Kayyum yönetimi tıpkı göreve getirilme biçimi gibi öğrencilerle de ilişkisini danışmadan ve sansürcü bir yöntemle sürdürmeye çalıştı.
İlk büyük darbe BÜLGBTİ+ kulübünün kapatılmasıydı. 30 Ocak 2021’de BÜLGBTİ+ kulübünün odası hiçbir kulüp üyesine ve danışmanlık görevini sürdüren herhangi bir öğretim üyesine haber verilmeden gerçekleştirildi.


BÜLGBTİ+’nın kapatılması sonrasında kulüpler üzerindeki baskı daha da arttı. Sırasıyla Boğaziçi Üniversitesi Davranış Bilimleri Kulübü’nün Feyzi Erçin ile, Boğaziçi Üniversitesi Sinema Kulübü’nün (BÜ(S)K)’ün Can Candan ile düzenledikleri etkinlikler KAK ve ÖFKK yok sayılarak, doğrudan Öğrenci İşleri Dekanlığı tarafından iptal edildi. BÜDAV’ın etkinliğinin iptal edilmesine dair yönetim hiçbir gerekçe göstermezken BÜSK’ün etkinliğinin iptaline ilişkin öğrenci işleri dekanlığına kayyum olarak atanan Fazıl Önder Sönmez Can Candan’ın okula girişinin yasak olduğunu koordinatör aracılığıyla öğrencilere iletti. Okulun fotoğrafçılık kulübü BÜFK’ün ise “Onur Fotoğraf Sergisi”nin içeriğine dair dekanlık detaylı bilgi istedi. Kulübün detaylı bir bilgilendirme yapması sonrasında dekanlığın herhangi bir itirazının bulunmadığı belirtilmesine karşın BÜFOK üyeleri etkinlik sürecinde kulüp odasına giremedi ve etkinlik gerçekleştirilemedi. Bu süreç sonunda 30 kulüp Can Candan’ın BÜSK ile planladığı etkinliği beraber organize ettiklerini dekanlığa iletti ve 30 kulüp imzası ile beraber etkinlik için yeni bir izin dekanlığa yollandı. Fakat bu etkinlik de bürokratik süreçler, KAK ve ÖFKK yok sayılarak hukuksuz bir şekilde iptal edildi. Bunun sonucunda 42 kulübün imzacı olduğu ve okulda sürdürülen sansürcü ve yasakçı tutuma itiraz eden bir bildiri kulüplerin sosyal medya hesaplarında paylaşıldı.


Gelinen süreç kayyumlar okul içerisindeki kültürel birikime, sansürsüz tartışma kültürüne, öğrencilerin çeşitli sorunlara karşı dayanışma yürüttüğü platform ve ortamlara, öğrencilerin okul yönetimindeki temsiline ve yönetime katılmasına hukuksuzca müdahale etti ve birçok yöntemle baskı altına almaya çalıştı. Fakat şu da görülüyor ki öğrenciler bu çabalara karşı yeni yöntemler buluyor ve dayanışmalarını ilerletmenin yol ve yordamlarını arıyor, yeni biçimlerle bu mücadelelerini sürdürüyorlar. Günün sonunda, süreç boyunca sloganlaşan şu söylem süreci tek cümleyle özetliyor: “Kayyumlar yalnız, bizler değiliz.”

*Haziran 2022

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Back to top button