CİTÖBKadınToplanma ÖzgürlüğüTürkçe

ODTÜ’LÜ KADINLARIN MÜCADELESİ

İrem

Haberin İngilizce / Kürtçe versiyonları için tıklayınız.

Ülke içerisinde kadınların hayatlarına yapılan saldırıya karşı mücadele geçen yıllara nazaran yükseliyor. Bu artan mücadele Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) içerisinde de yansımasını gözler önüne seriyor.

Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde (ODTÜ)  on yıllardır varlığını sürdüren kadın hareketi bugün artık kadınların ihtiyaçlarını tartışarak talepleri etrafında daha hızlı bir araya gelebildiği, bulunduğu her alanda mücadeleyi örgütlemek için harekete geçtiği bir yerde duruyor. 

ODTÜ’deki kadın hareketi bugün mücadeleye dünden daha çok ihtiyaç duyuyor. Çünkü kadınların kendini özgürce ifade edebileceği alanlara yönelik saldırılar gün geçtikçe artıyor, kadınların hayatını tehdit eden baskı ve şiddet her geçen gün kendini daha çok hissettiriyor. 

İktidarın, kadını sömüren ve kısıtlayan bu zihniyetin saldırıları istikrarlı, düzenli bir kimlik kazanıyor. Bu istikrarlı saldırı karşısında kadınların bir araya gelme refleksleri de gelişkinlik gösteriyor. Kadınlar koşullar engellese dahi bir araya gelmekten vazgeçmiyor. Pandemi koşulları söz konusu olsa dahi iktidarın İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme hamlesine karşın tum ülkede kadınlar sokaklara dökülürken, ODTÜ’lü Kadınlar da kampüslerinde bir araya gelerek İstanbul Sözleşmesi’nden çekilinmesine karşın eylemler örgütlüyor, pankartları ve dövizleriyle taleplerini haykırıyorlar. Artan baskı ve şiddete, hayatlarına getirilen kısıtlamalara karşı ve rağmen bulundukları her alanda koşullar elverdiğince bir araya geliyorlar.

ODTÜ’LÜ KADINLAR MÜCADELE ALANLARINDA

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü gibi tarihler kadınlara taleplerini dile getirebilecekleri alanları sağlıyor ve kadınlar da bu tarihlerde talepleriyle beraber bir araya gelerek alanları dolduruyor. ODTÜ de bu alanlardan biri. ODTÜ’de 25 Kasım ve 8 Mart haftası toplulukların gerçekleştirdiği kadını gündemine alan etkinlik, panel, söyleşi, film gösterimi gibi etkinliklerle dolduruluyor. Bu etkinliklerin yanısıra ODTÜ’lü Kadınlar 8 Mart’ta, 25 Kasım’da tüm kadınlara açık bir forum düzenleyerek, sorunlarını ve sorunlara karşı neler yapabileceklerini, hangi taleplerini alanlarda yükselteceklerini tartışıyorlar. 

Buradan süzülen taleplerden sonra ODTÜ’de her 8 Mart ve 25 Kasım’da gece yürüyüşünü planlıyorlar. Pankartlarına ne yazacaklarına, ana olarak hangi talebi öne çıkaracaklarına, yürüyüşün nereden nereye yapılacağına, yürüyüşün tarih ve saatine bu forumda hep beraber karar veriyorlar. Kadınlar taleplerini dile getirebildikleri bu alanlardaki eylemliliklerini de kadınlar olarak hep beraber örgütlüyorlar. Yalnızca ODTÜ ile sınırlı kalmıyorlar. ODTÜ’lü Kadınlar imzasını taşıyan, taleplerini ifade ettikleri dövizlerle alanlara taşıyor; Kızılay’da yapılan ana yürüyüşe de hep birlikte ODTÜ’lü Kadınlar olarak, ODTÜ’den yükselen bir ses olarak gidiyorlar.

TAKVİMSEL DEĞİL BÜTÜNLÜKLÜ MÜCADELE AĞLARI

Kadınlar takvimsel olarak bir araya geliyor ancak çoğu zaman bu birliktelikler takvimsellikle sınırlı kalıyor, yapılan eylemlilikler sonrası bu birliktelikler dağılıyor. Bu takvimsel birlikteliklerin yanı sıra yalnızca kadınlar rektörlük tarafından haklarına göz dikildiğinde, bir taciz vakası olduğunda, kendi ifade alanlarına bir saldırı söz konusu olduğunda bir araya geliyorlar. Öğrencilere nazaran kadınların bu denli hızlı refleks vermesi tabii ki de mücadele için ilerletici bir yerde duruyor. Ancak kadınlar her saldırıya karşı ayrı bir mücadele hattı örüyorlar, saldırı sonrası bu mücadele ağları dağılıyor. Saldırı hattı ise çok daha bütünlüklü bir niteliğe sahip, tek bir yerden hedef olan kadınlara doğruluyor. Kadınlar bir güne ‘Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’nden çekildi.’ haberleriyle uyanırken diğer bir güne Amerika’da kürtajın yasaklandığı gerçeğiyle gözlerini açıyor. ‘Neyse en azından kampüs içerisinde özgürüz, güvendeyiz’ derken kampüste gerçekleşen bir taciz ifşasını görüyor; kimi üniversitelerde kadın topluluklarının kapatıldığını duyuyor; İçişleri Bakanlığı’nın kadın platformlarını, okullardaki kadın topluluklarını kısıtlayan bir genelge yayınladığını öğreniyor. Kadınların bir araya gelişleri daha çok refleksif bir şekilde meydana gelse de ODTÜ’lü Kadınlar bu denli istikrar barındıran saldırılara karşı bütünlüklü bir mücadele hattı örmenin gerekliliğinin farkındalığıyla bir yandan bu bütünlüklü mücadele ağlarını örmeye de çalışıyor.

YEREL KADIN BİRLİKTELİKLERİ

Aslında ODTÜ mücadele kültürü ve topluluklarıyla bu mücadele ağlarını içinde barındırıyor. Ancak kadınlar yalnızca okul içerisinde değil fakültelerinde, bölümlerinde de hak saldırısına, mobbinge, tacize uğruyorlar. Saldırılar durmaksızın artmasının yanında yerelleşmeye de devam ediyor. Yerelleşen, fakülteler ve bölümler içerisinde baş gösteren sorunlara karşı kadınlar fakültelerinde bir araya gelerek yerel birliktelikler kuruyorlar. Bu birlikteliklerde fakülte içerisinde deneyimledikleri problemleri tartışıp bu problemlere karşı nasıl bir mücadele hattı öreceklerini tartışıyorlar. Her fakülte içerisinde olmasa da Beşerili Kadınlar, Biyolojik Bilimler Kadınları, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nden (İİBF) Kadınlar olarak birkaç fakültede örneği görülüyor. Koşullar engellese dahi mücadeleye koşan kadınlar kendilerini özgürce ifade ettikleri mücadele alanlarını da kendileri inşa ediyorlar. Buralarda fakülte içerisindeki ihtiyaçlarına yönelik çalışmalar yapıyorlar, broşürler hazırlayıp farkındalığı arttırırken imza kampanyaları düzenleyip taleplerini örgütlüyorlar. 

ODTÜ’de İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde öğrenim gören bir öğrencinin hakkında beş kadının taciz beyanı bulunuyor ve buna rağmen son kararı veren fakülte heyeti herhangi bir yaptırımda bulunmuyor. Buna karşın İİBF’li Kadınlar daha öncesinde fakülte hocalarıyla konuştuğu fakülte içerisindeki toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamakla, tacizi önlemekle ve Cinsel Tacizi Önleme Biriminin  (CİTÖB) fakülteye atadığı taciz davalarının takibi ile sorumlu bir Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyonu kurmak için harekete geçerek bir imza kampanyası başlattı. 281 imza toplayan kadınlar bu dilekçeleri fakülte dekanına teslim etti. Ancak bu kampanya belirtilen görevlerle yükümlü bir birim olması gerekçesiyle tepki çekti. ODTÜ’de bunu yapmakla yükümlü bir birim bulunuyor: Cinsel Tacizi Önleme Birimi (CİTÖB). 2016 yılında ODTÜ’deki kadın mücadelesinin sonucu olarak kurulan bu birim toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda farkındalık yaratmak, temsilde eşitliği desteklemek ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddete, özellikle cinsel taciz ve saldırıya yönelik vakalara ilişkin farkındalık yaratmak, duyarlılığı artırmak ve bu vakalarla ilgili başvuruları değerlendirmek ve başvuranları desteklemeyi amaçlamaktadır. Ancak okulun bu birimin tanıtımını yeterince yapmaması, bu birime bütçe ayırmaması gibi sebeplerle bu birim niteliksizliğini, yetersizliğini koruyor. Failin yargılanması sürecini uzatarak taciz mağdurunu daha da mağdur ediyor, süreci şeffaf yürütmüyor, mağdura psikolojik destek sağlamak noktasında yetersiz kalıyor, fakülteye atadığı davaların takibini yapmıyor, bu takipsizlik de yukarıda da belirtildiği gibi fail hakkında soruşturma açılmamasına neden olabiliyor.  

Ancak ODTÜ’lü Kadınlar CİTÖB’ten de vazgeçmiş değil, onlar fakülte içerisinde kurularak buralarda toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayacak ve CİTÖB’ü denetleyecek Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyonlarının her fakültede kurulmasını talep ederken CİTÖB’ün geliştirilmesi talebini de yükseltmeye devam ediyorlar. Yerel birliktelikler yalnızca yerel talepler etrafında birleşmekle kalmıyor, yerelden aldıkları güçle genel talepler etrafında da bir araya geliyor. 

Geçtiğimiz dönem ODTÜ’nün bir diğer yerel kadın birlikteliği olan Beşerili Kadınlar fakülte içerisinde tacize dair farkındalığı arttırmak için bir broşür hazırlamalarının yanı sıra CİTÖB’ü geliştirmeye dair ne yapabiliriz sorusunu tartışmak için de herkese açık bir forum çağırdı. Bu forumda alınan kararlarla CİTÖB’ü geliştirmeye dair taleplerin sıralandığı bir dilekçe yazılarak bir imza kampanyası başlatıldı. Yerel birliktelikleri de canlandıran bu kampanya yaz tatili nedeniyle sekteye uğrasa da yaz okulunda devam eden imza kampanyasının beraberinde kadınlar CİTÖB’ün yetersizliğini buna fırsat bulduğu her alanda gündemde tutmaya devam ediyor.

Fakülte birlikteliklerinin yanında kadınlar yurtlarda da bir araya geliyor. Tükenmek bilmeyen saldırı yurtlarda da baş gösteriyor. Kadınlar yurda giriş saati noktasında kısıtlanıyor, erkek yurtlarında böyle bir uygulama söz konusu değilken kadınlar yurda geç girdiklerinde savunma yazmak zorunda bırakılıyor. Yurtların kötü koşulları ile katmerleşen bu problemler kadınların buralarda da bir araya gelerek toplantılar aldığı gerekirse hep beraber yurt müdürüyle görüştüğü, sorunların yönelik çözümlerin peşine hep beraber düştükleri alanlar inşa etmesinin önünü açıyor. Fakültelerde olduğu gibi başka bir yerel olan yurtlardan yükselen bu ses de okulda ve alanlarda da yankı buluyor. Yerellerde bir araya gelen kadınlar kendi talepleriyle alanları doldurmaya, genel talepleri daha güçlü ve hep birlikte örgütlemek için elinden geleni yapmaya devam ediyor. 

*Temmuz 2022

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Back to top button