Deniz
Haberin İngilizce / Kürtçe versiyonları için tıklayınız.
Böcekli yemekler, koğuş tipi KYK yurtları, binlerce liraya ancak yatak kiralanabilen evden bozma özel yurtlar veya tepelerine ne zaman çökeceği belli olmayan üniversitesinden kilometrelerce uzaktaki daracık, rutubetli evler… İşte “bizim” favelamız.
Adını Türkçe rap şarkılarından son zamanlarda sıkça duymaya başladığımız “favela”, Brezilya’da ilk defa 19. yy’da evsiz ve işsizler tarafından inşa edilen gecekondu mahallelerine verilen ad. İşçi sınıfının, şehirde işsiz kalanların veya evi olmayanların yaşadığı, altyapı sistemlerinden dahi çoğu bölgede yoksun, “insanca” yaşamaktan uzak, kent merkezlerinin güzel ışıklarının aydınlatmadığı mahalleler. Bir son çare “barınma” yolu. Ünlerini kentsel bölgede yer almaktan alan Dünya’nın meşhur gettoları, yani Brezilya şehirlerin öteki yüzü.
Şimdi, Avrupa ile Asya kıtasını birbirine bağlayan, seçim kampanyalarından ezberle 16 milyon insanın yaşadığı bildiğimiz, güncel sayısı 20 milyona varan ışıltılı şehrimizin, İstanbul’un öteki yüzüne, bizim gettolarımıza, kentin dört yanındaki apartmanlı favelarımıza bakalım.
İstanbul’da Yatak Başına 40’a Yakın Öğrenci Düşüyor
Türkiye’nin nüfusunun neredeyse bir çeyreğine bedel İstanbul, üniversite çeşitleri açısından da oldukça geniş bir yelpazeye sahip. İstanbul Valiliği’nin kaynaklarına göre devlet, vakıf, meslek yüksek okulu, aktif-inaktif olmak üzere toplamda 61 yüksek öğretim kurumu bulunuyor. 14 tanesi devlet üniversitesi, üç tanesi vakıf meslek yüksekokulu ve 44 tanesi vakıf üniversitesini kapsayan öğrenci sayısı Türkiye üniversitelerinin yüzde 29,71’ine 29,71%’ine yani neredeyse üçte birine denk geliyor.
Yine valiliğin geçtiğimiz yıllardaki verilerine göre İstanbul’da yükseköğretimde eğitim gören öğrenci sayısı toplam bir milyon bin 834. İstanbul’daki 21 devlet yurdunun 12 bin 488’i kadın ve 12 bin 163’ü erkek öğrenci için olmak üzere toplam yurt kapasitesi 24 bin 651. Yani bütünüyle geçen seneye ait verilere göre dahi bir değerlendirme yapıldığında devlet yurdu kapasitesinin aktif öğrenim gören öğrenci sayısının çok çok altında kaldığı açıkça görülüyor. Sosyal Demokrasi Vakfı Gençlik örgütlenmesinin (SODEV Genç), “Yükseköğrenimde Yurt Sorunu” başlıklı raporuna göre İstanbul’da yatak başına 32 öğrenci düşüyor.
Geçen yıl verilerine ek olarak, barajın kaldırılması ile beraber bu sene üniversiteye sınavına girenlerin üç milyonu aşarak rekor sayıya ulaştığını, aynı oranda yerleşen sayısının da geçen yıl açıköğretim hariç toplam 690 bin civarında iken bu yıl 850 bin civarında olduğunu ve totalde üniversitelerin lisans ve ön lisans programlarına yüz binlerce kişilik artışla bir milyon 5 bin 490 aday yerleştiğini hesaba katarsak yatak başı 32 kişilik sonucun 40’a yaklaştığını söyleyebiliriz.
Bütün bu sayısal verileri başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanındaki Kredi ve Yurtlar Kurumu (KYK) yurtlarından gelen kapasite artırma haberleri ile doğruluyoruz. Yeni öğretim yılına KYK yurtları, mevcut ihtiyacın karşılanmasının bu yurt sayısı ile imkansız olduğu, verilerle sabit açık ara farklara ranza sistemi ve çalışma masalarının ve dolap sayılarının azaltılması ile normal oda kapasitelerinin iki katına çıkarılması ile hazırlandı.
Herkesin malumu yaşam koşulları sebebiyle eskiden ikincil veya ilk seneye özel bir tercih sebebi olan KYK yurtları, fahiş fiyatlar, yüksek enflasyon ve sık zamlarla öğrencilerin mecburi ve hatta en istekli olduğu ilk tercihine dönüştü. KYK yurtlarının binlerce kişilik yedek listelerinde kalan öğrencilerin ise ülkenin tamamında olduğu gibi İstanbul’da da iki planı var: Özel yurt/apart bulmak veya eve çıkmak.
Seç Bakalım: Evden Bozma Özel Yurtlar mı, Yurt gibi Evler mi
Bir yıl içerisindeki enflasyon seviyesindeki uçuk artışlarla İstanbul’da bu yıl özel yurt fiyatları ortalama 22 bin TL’den başlıyor, 200 binlere varıyor. Özetle; sabah kahvaltısı dışında öğün verilmeyen altı-yedi kişilik odalarda “özel yurt” adı altında tek bir yatak aylık ortalama üç-dört bin TL’ye kiralanıyor.
Ev tutma meselesine gelecek olursak; geçen yıl Barınamıyoruz Hareketi’nin ses getiren eylemleri sırasında “Türkiye’de barınma sorunu yoktur” diyenler, yurtlarda olduğu gibi artan konut kiralarına dair de “konut krizi” gibi uydurma kamuflajlarla olağanüstü bir gerçeğin üstü örtmeye çalışmaya devam ediyor. Ev bulamıyorsak, yurda çıkamıyorsak çıkamadığımız evleri satın almayı öneren Çevre ve Şehircilik Bakanı bizim için oldukça gerçek kira artışlarını “suni” olarak değerlendirirken İstanbul’da ortalama kira fiyatı altı bin 500’i hızlı şekilde geçiyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) bağlı İstanbul Planlama Ajansı’nın (İPA) kentteki konut krizine ilişkin değerlendirmesine göre ise İstanbul’da son bir yıl içinde (2021-2022), mevcut kiracılar için kira fiyatları yüzde 45,48 arttı. Yeni kiralık konut ücretlerinin artış oranı ise yüzde 161,4’e ulaştı. İstanbul’da yeni kiracılar için ortalama kira bedelialtı bin 500 TL’yi buldu. Artışlar önümüzdeki yıl da devam ederse kiracıların yüzde 85,1’inin kirasını ödeyemeyeceği söyleniyor.
Şubat 2022 Emlak Endeksi Raporu’na göre ise İstanbul’da son bir yılda kiralık konut fiyatları üç katına çıktı. Rapora göre ülkede konut fiyatlarının en fazla yükseldiği kent yüzde 149’la İstanbul oldu.
“Bizim” Favelamız
2011 yılında 240 TL olan öğrenim kredisiyle 153 dolar alınabiliyorken, 2021 yılında 650 TL ile 78 dolar, şimdi ise 850 TL ile 46 dolar alınabildiğini ve ülkenin ekonomik durumunu; enflasyon seviyesini, sürekli zamları, elektrik, su, doğalgaz gibi yüksek giderleri de bu tabloya ekleyince öğrenciye seçenek olarak bir deprem şehri olan İstanbul’da -son yıllardaki yüksek kiracı kriteri engellerini de aşabilirse (çift depozito, kurumsalda çalışan, evli/aile) kot1’de, rutubetli, 40 yaşındaki evleri en az 4-5 kişi tutmak kalıyor.
Barınma hakkı, en temel biçimiyle güvenli, ödenebilir, ulaşılabilir, insani yaşam standartlarına uygun, deprem ve benzeri afetlere karşı dayanıklı ve aynı zamanda asgari yaşamsal (elektrik, su, doğalgaz, internet) hizmetleri de içeren temel bir insan hakkı olarak tanımlanıyor. Çok hızlı bir Google taramasında çıkan yüzlerce seçenekte onlarca uluslararası sözleşmeyi bir kenara koyalım; en yakında Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın çeşitli maddelerinden bu hakla ilgili referanslar veriliyor, devletin yükümlülükleri ayrıntılandırılıyor.
Ancak bırakalım insan haysiyetinin bir ölçü olmasını İstanbul’da sınıfsal konum sebebiyle istisnai avantajlara sahip olmayan yüz binlerce öğrencinin barınma gerçeği sabit menülü ve hatta ona rağmen böcekli yemekler, pis ve soğuk çift kapasite odalarla koğuş tipi KYK yurtları, binlerce liraya ancak yatak kiralanabilen evden bozma özel yurtlar veya tepelerine ne zaman çökeceği belli olmayan üniversitesinden kilometrelerce uzaktaki daracık, rutubetli evler… İşte “bizim” favelamız.