Haberin İngilizce / Kürtçe versiyonları için tıklayınız.
Çukurova Üniversitesi’nde ve Adana’da kadın olmanın zorlukları neler olduğunu bizzat genç kadınlara sorarak öğrenmeye çalışıyoruz.
Kadın sorununu tartışmanın ve bu soruna dair çözüm yolları aramanın giderek önem kazandığı bir süreçten geçiyoruz. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre 2021 yılında Türkiye’de erkekler 280 kadını öldürdü.. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmasının ardından Türkiye’de erkek şiddeti ile mücadele tartışma konusu olmaya devam ediyor.
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre ise 2021 yılında yaşadıkları çevrede gece yalnız yürürken kendilerini güvensiz hissedenlerin oranı toplamda yüzde 25,0 iken bu oran kadınlarda yüzde 35,5, erkeklerde yüzde 14,2 oldu.
Sosyokültürel kimliklerin içine sıkıştırılmış, hayatın her alanında çeşitli mobbinglere, tacizlere, baskılara maruz kalan kadınların bilim ve teknoloji çağı olan 21. yüzyılda hala güvenli bir yaşam talebini savunmak zorunda olduğu bir tablo var. Bütün bu sorunların gölgesinde üniversiteli genç kadınların kaygıları, korkuları yani kısacası Çukurova Üniversitesi’nde ve Adana’da kadın olmanın zorlukları neler olduğunu bizzat genç kadınlara sorarak öğrenmeye çalıştık.
“Kadınlar olarak korkmadan yaşayamıyoruz”
Ece, belediye otobüsünde karşılaştığı bir tacizi şöyle anlattı:
“Çukurova Üniversitesi’nde kadın olmak tabii ki Adana’nın diğer bölgelerine göre daha rahat ancak pek çok şehirde ilçede olduğu gibi kadınlar olarak korkmadan yaşayabildiğimizi söyleyemeyeceğim.17 yaşımda dershane çıkışı eve dönerken belediye otobüsü kullandım ve bu otobüste yanıma 30-35’li yaşlarda bir erkek oturdu. Bu kişi ben otobüsten inene kadar telefonuna numarasını yazıp telefonunu bana doğru tuttu ve oturduğum yerde beni sıkıştırdı. Tüm bunlar olurken sanıldığı gibi açık bir şey de giymedim. Üzerimde düz kol atlet ve altımda pantolon vardı. O an tepki veremedim çünkü gerçekten çok korktum. Yolculuk boyunca kafamı asla çevirmeden dışarıya bakıp evime varmayı bekledim. Zamanın çok yavaş geçmesiyle birlikte sonunda ineceğim durağa vardım. Eve gidene kadar annemle iletişimde kalıp sürekli arkamı kontrol ettim. İşin kötü tarafın bizlere güvenli gelen belediye otobüsünde olmuş olması o yaşım için çok büyük bir olaydı ve uzun süre etkisi altında kaldım. Demek istediğim o ki, her ne kadar Adana’nın diğer bölgelerinde yaşayan insanlara göre daha şanslı olsam da bu taciz edilmediğim anlamına gelmiyor. Kadınlar olarak maalesef bu bölgede de tehlikedeyiz. O gün o olay ileri gitmediği ve takip edilmediğim için çok şanslıyım fakat her kadının hikayesi aynı olmayabiliyor. Kadınlar olarak umarım yaşadığımız bölge daha güvenilir hâle gelir.”
“ Her an her yerde ‘Başıma ne gelecek’ korkusu’’
Beyza ise “Bazı yolların tekin olmaması, ışıklandırmaların eksiklikleri akşamları eve giderken zorluk yaşatıyor. Gece geç saatlere kalmamaya çalışıyoruz.Trafikte kadın şöförlere olan önyargı başka bir sorun. Bu durum başka sorunları da doğurabiliyor” dedi.
Elif, evdeki her türlü işin sadece kadının görevi olarak benimsenmesinden yakınarak sözlerine başladı:
“Toplumun belirlediği güzellik algısının dışında olunca kadınlar çeşitli zorbalıklara ve mobbinglere maruz kalıyor. Ayrıca sürekli kadınların karşı cinse muhtaç olduğunun düşünülmesi, kendi ekonomik özgürlüklerini ele alamayacaklarının dayatılması önemli bir sorun. Her an her yerde ‘başıma ne gelecek’ korkusunun bir kadın olarak yaşamanın en büyük zorluklarından bir tanesi bence.”
“Kamera görüntülerine ben ulaştım”
Tuğçe de karşılaştığı bir tacizi şöyle aktardı:
“Beyazevlerde arkadaşımla markete gidiyorduk, market dönüşünde motorlu bir adam bizi görünce peşimizden geliyor ve beni dokunarak taciz ediyor. Olayın hemen ardından polisi aradık. Karakola gidip ifade verdiğimizde bize “Beyazevlerde sürekli böyle olayların oluyor, orda neden yürüyorsunuz” diyerek bizi ciddiye almayıp üstüne birde alay ettiler. Polisler yardımcı olamadıklarını belirterek güvenlik kameralarından herhangi bir görüntü bulamadıklarını söylediler. Ben araştırıp kamera görüntülerine ulaştım. Karakolu bir daha arayıp görüntüleri incelemeleri üzerine rica da bulundum. Lakin polisler “Bunlardan bir şey çıkmaz, adamın yüzü, plakası gözükmüyor” diyerek beni geçiştirdiler. Adana’nın en canlı ve öğrenci merkezi olan Beyazevlerde dahi rahat yürüyemiyoruz. Başımıza bir olay geldiğinde kimse ilgilenmiyor. Çok normal bir durum olduğunu söylüyorlar. Sokaklardan, caddelerden dışlandığımız bu şartlarda kadın olarak güvenli bir yaşam alanı isteyerek tüm kadınlarında ait oldukları sokaklar için korkmadan yılmadan mücadele etmesi gerek.”
Yukarıdaki tabloda da göründüğü üzere kadınların sorunları nerede yaşarlarsa yaşasınlar ortaklaşıyor. Kendi yaşamsal güvenliğinin sağlanmadığı, kültürel kodlamada gündelik yaşamda evin içine konumlandırıldığı ev işlerinin sorumluluğu içinde üretici karakterinin öldürülmek istendiği bir durum mevcut. Bahsedilen her şey içinde bulunduğumuz sistemin kadınları konumlandırışının bir tezahürü olduğu kesin bir gerçek. Hâl öyle ki kadınlara haklarını vermek yerine sürekli bu haklara saldırdığında nesnel bir gerçeklik olarak duruyor. Bütün bu sorun ve durumlara karşı ise kadının kurtuluşunun da yine yanındaki kadınlardan bağımsız olmadığı ortada. Yani bu karanlık düzeni devirecek tek şey aydınlığın mücadelesini vermekten çekinmeyen kadınlar olacaktır.