Barınma Hakkı

Öğrencilerin Barınma Sorunu: İzmit Örneği

Öğrenciler, geleceğin öngörülebilirliğinin oldukça az olduğu, yarını planlayabilme yetilerinin alabildiğine kısıtlandığı ve öngörülemezliğin/gelip geçiciliğin barındıkları yerler için dahi geçerli olduğu bir yaşam pratiğine itiliyorlar.

Türkiye’yi son birkaç senedir etkileyen finansal ve ekonomik krizin en önemli simgelerinden biri de emlak piyasasındaki dalgalanmalar oldu. Ev fiyatlarının ve kiraların, spekülasyonun da etkisiyle aşırı sayılara ulaşması, barınmanın (veya daha doğrusu barınamamanın), özellikle de bu konuda en güvencesiz tabaka olan öğrenciler zaviyesinden gündeme taşınmasına vesile oldu. Devlet yurdu çıkmayan veya devlet yurdunda kalmak istemeyen öğrencilerin ikişer-üçer kişilik gruplar halinde eskisi kadar rahat kiralık ev bulamamaları, yurtlara olan talebi artırarak zincirleme bir tepkime başlattı.

Bu yazıda da, okuduğum kent olan İzmit’e, ulusal çapta etkili olan barınma sorununun nasıl bir izdüşümü olduğunu inceleyeceğim.

34 bin öğrenciye 16 bin yurt kapasitesi

Öğrenci barınmasında ilk akla gelen – ve “Barınamıyoruz Hareketi” gibi sorunu gündemleştirenlerin de dikkati çektiği – devlet yurtlarının kapasitesi yahut kapasite eksikliği. Kocaeli ili için verilere bakılacak olursa, Gebze ilçesi hariç Kocaeli’deki toplam devlet yurdu kapasitesinin 16 bin 794 olduğu görülür. Halihazırda bu kapasitenin ne kadarının kullanıldığına dair resmi bir veri bulunmuyor fakat Unises’te yayınlanan, İzmit’teki Barınamıyoruz Hareketi’ne mensup öğrencilerle gerçekleştirilen, “İzmit’te Barınma Sorunu” başlıklı röportajda söylenenlerden yola çıkarak, bu kapasitenin aşıldığı varsayılabilir:

Kocaeli Barınamıyoruz Hareketine parklarda kalarak merhaba diyen S.K., Vali Yavuz’un bu konuşmadaki “Kimseyi açıkta bırakmayacağız dedik ve bırakmadık” cümlesine cevaben, “Geçen yıl iki bin küsür sıralarında yedek listesinde bekleyen arkadaşım Eymen D.’nin yaşadığı kaygılardan üniversiteyi bıraktığını bilmiyordur Sayın Yavuz” dedi.

Kentteki en büyük üniversite olan Kocaeli Üniversitesi’nin öğrenci sayısına bakarak da aynı çıkarım yapılabilir. Üniversite’nin yayınladığı resmi istatistiklere göre bugün Kocaeli Üniversitesi’nde kayıtlı toplam 34 bin 914 lisans ve 20 bin 713 ön lisans öğrencisi mevcut.. Görülebileceği üzere iki sayı da kentteki toplam devlet yurdu kapasitesinin bir hayli üzerinde. 

Kocaeli/İzmit örneğinde gördüğümüz, aslında bütün ülke için geçerli. Hatta İstanbul gibi bir metropolde bu makas daha da açık: İstanbul’da yüksek öğretime kayıtlı örgün öğrenci sayısı 824 bin 517 iken, toplam devlet yurdu kapasitesi sadece 29 bin 794. Böyle bakıldığında İzmit’teki durumun nispeten “iyi” olduğu düşünülebilir, ancak birazdan açıklayacağım üzere sorun çok boyutlu, önemli bir veri olsa da mesele sadece devlet yurdu kapasitesinden ibaret değildir.

Öğrencilerin önündeki ihtimaller

Devlet yurtlarına giremedikleri zaman veya biraz sonra değineceğim meşru sebeplerden ötürü girmek istemedikleri zaman ise öğrencilerin önünde dört ihtimal oluyor. Bu ihtimalleri özel bir sıraya uymaksızın şöyle açabiliriz:

İlk ihtimal, açıkça söylemek gerekirse, öğrencinin tamamen okulu bırakması. Yukarıda alıntıladığım röportajdan da biliyoruz ki bu öğrenciler için gerçek bir tehlike. Barınma, yere-yurda sahip olma, çok temel bir ihtiyaç, doğal olarak eksikliğinde üzerine bina edilen yaşam da yıkılır.

İkinci ihtimal, ailesiyle İstanbul’da yaşayan birçok öğrenci için, okula İstanbul’dan gidip gelmek. İstanbul’dan  Umuttepe’ye gitmek, belediye otobüsleri, yüksek hızlı tren veya özel tur şirketlerinin servisleri kullanılarak gerçekleştirilebilir. Azımsanamayacak sayıda öğrenci tarafından kullanılmasına rağmen, bu yöntem hem zaman hem de para açısından oldukça masraflı olduğu için çoğu öğrencinin kullanması imkan dahilinde değil. Kullanan öğrenciler için ise başka bir sorun daha barındırıyor: Hem kampüslerinin yer aldığı şehre, hem de yaşadıkları şehre yabancılaşıyorlar.

Diğer ihtimaller ev kiralamak ve özel bir yurda kaydolmak. İki seçenek de ekonomik olarak devlet yurdunda kalmaktan çok daha dezavantajlı. Yukarıda da bahsettiğim emlak krizinden dolayı, ev kiralamak artık ekonomik olarak eskisinden çok daha zor. Sahibinden.com sitesinin “Emlak Endeksi”ne göre İzmit’te kiralık daire için metrekare fiyatının Temmuz ayı için bir yıllık artışı yüzde 160,34 olarak ölçülmüş. İstanbul için ise aynı oran yüzde 109,5. Yine aynı endekste İzmit’teki ortalama kiralık fiyatı 10 bin 916 TL olarak ölçülmüş. Kent Konut’ta (ki aynı zamanda Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin bir “belediye iktisadi teşekkülü”dür) 2+1 bir dairenin kiralık tutarı aşağı yukarı bu kadar. İki öğrencinin bu fiyata sahip bir evi tutması ve kendilerini geçindirebilmeleri, her ikisinin de yarı zamanlı çalıştığını varsaysak bile, oldukça zor. Numbeo veritabanına göre Kocaeli’de bir hanenin harcamalarının en büyük dilimi (yüzde 34.3) barınma dışındaki temel ihtiyaçlara gidiyor, bu veriden yola çıkarak ev tutmanın birçok öğrenci için imkansızlaşmaya başladığını söyleyebiliriz.

Özel yurtların da benzer şekilde birçok öğrenci için ihtimal dışı olduğunu söyleyebiliriz. Bu durumun ispatı ise, Kocaeli ilinde toplam özel yurt kapasitesi 9 bin 807 yatak olmasına rağmen bunun yalnızca 3 bin 411’inin (yani yaklaşık yüzde 35’inin) dolu olması. Elimizde resmi bir veri olmamasına rağmen kendi kişisel deneyimlerimden yola çıkarak söyleyebilirim ki bunların hatırı sayılır bir bölümü (aynı zamanda diğerlerine göre az da olsa daha ucuz olan) cemaat yurtları. Devletin yurtlarına almadığı bu sözümona “artık öğrenci nüfusu”, Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi İzmit’te de cemaat yurtlarına itilmeye çalışılmakta. Yukarıda bahsettiğim, meselenin çok boyutlu olma halinin parçalarından biri de bu durum: Cemaatler ve din aracılığıyla sosyal bağımlılık, ideolojik egemenlik ve disiplin.

Hazır yeri gelmişken burada detaylıca değinelim, mevzubahis mekanizma yalnızca özel cemaat yurtları aracılığıyla değil, doğrudan doğruya devlet yurtları aracılığıyla da işlteiliyor. Disiplin, erkek öğrenci yurtları için çok daha az yoğunlukta olmakla birlikte, giriş-çıkış saatlerinden yurt içindeki giyim kuşama kadar yaşamın birçok alanına yönetim tarafından doğrudan müdahale edilmesiyle sağlanıyor Elbette bu disiplinin bir ayağı da yurtta kalan öğrencilerin hem siyasi hem de siyasi olmayan, yönetimin gözetimi dışındaki her türlü bir araya gelişinin önüne geçmek. Bir 12 Eylül kurumu olan YÖK’ün, yine bir 12 Eylül belgesi olan “Yurt İdare ve İşletme Yönetmeliği”ne göre; “Her ne şekilde olursa olsun yurt idaresinden izin almadan bağış veya yardım toplamak.”, “Yurt bina ve tesislerine izinsiz ilan, poster veya afiş yapıştırmak veya bunları dağıtmak.”, “Milli birlik ve bütünlük duygularını zedeleyici veya bozucu maksatla bayrak ve sembol asmak, kullanmak, marşlar söylemek, açlık grevinde bulunmak, oturma eylemi yapmak, pankart taşımak veya asmak, ideolojik veya politik amaçlı gösteri, toplantı, tören düzenlemek, demeç vermek.” ve başka birçok gerekçeyle öğrenciler cezalandırılabilir.

Yukarıda sayılanlar aynı zamanda ideolojik egemenliğin kurulmasının bir ayağı. “İlan, poster veya afiş yapıştırmak”, herkes için yasaklı değil. Aşağı yukarı iki senedir kaldığım Arızlı’daki Kocaeli KYK Erkek Öğrenci Yurdu’nda, devlet tarafından atanmış bir “manevi danışman” ve çevresindeki öğrenciler, yoğun bir ideolojik faaliyet içerisindeler. Yurdun spor salonuna ait olması gereken bir oda, bir süredir “hasbihal odası” olarak kullanılıyor ve birçoğu Kocaeli İl Mütfülüğü’nün desteği ile gerçekleştirilen sohbetlerin reklamları yurdun her bir köşesine asılan posterlerle yapılıyor. Tabi bu sohbetler aynı zamanda sosyal bağımlılığı da pekiştirme işlevi görüyor.  En nihayetinde, böyle bir kurumsallaşma ile açıkça dinin özel olarak devletlû yorumu, kamusal ve egemen olanın kendisi kılınıyor; yönetim, inanç, ideoloji ve yaşamın temel bir unsuru olan barınma iç içe geçiyor.

Toparlamak gererkirse, İzmit örneğininin genelleştirilebileceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Haritamızı barınma meselesini referans alarak çizdiğimiz zaman, somut gerçeklikle ilgili kesin bazı eğilimler görüyoruz. Gerek piyasa anarşisinin ekonomik “kırbacı” ile olsun, gerek yaşam alanlarına sızmış olan ideolojik tahakküm ile olsun; öğrenciler, geleceğin öngörülebilirliğinin oldukça az olduğu, yarını planlayabilme yetilerinin alabildiğine kısıtlandığı, ve öngörülemezliğin/gelip geçiciliğin barındıkları yerler için dahi geçerli olduğu bir yaşam pratiğine itiliyorlar.

*MEB Eğitim İstatistikleri Örgün Eğitim 2021/2022

https://sgb.meb.gov.tr/www/icerik_goruntule.php?KNO=460

*Sayılarla Kocaeli Üniversitesi

http://sayilarla.kocaeli.edu.tr/index.php

*sahibinden.com Emlak Endeksi

https://www.sahibinden.com/emlak360/emlak-endeksi

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Back to top button