Helin
Dicle Üniversitesi öğrencileri ile artan baskıları ve son zamanlarda ciddi artış gösteren muhbirlik dayatmalarını konuştuk.
Dicle Üniversitesinde öğrencilere yönelik kayıt dışı ifade ve muhbirlik zorlamaları artış gösteriyor. İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi Başkanı Ercan Yılmaz da kendilerine gelen hak ihlali başvurularının arttığını açıkladı. Biz de artan baskıları Dicle Üniversitesi öğrencileri ile konuştuk.
Öğrenciler karşılaştıkları baskılara karşı İHD’ye başvurduklarında birçok öğrencinin benzer şikayetlerde bulunduğunu öğrendiklerini anlattı.
Polisten “Çay-kahve içme” telefonu
Dicle Üniversitesi öğrencilerinden M.S polislerin kendisine nasıl ulaştıklarını şöyle anlattı:
“Demokratik ve özerk üniversiteler için duyarlı öğrenci arkadaşlarla bir araya gelerek mücadeleyi büyütmek için çeşitli ve gayet doğal çalışmalar yürütüyorduk. Üniversiteye geldiğimin 2.-3. ayında tanımadığım bir numara beni aradı. Polis olduklarını, benimle oturup çay kahve içmek istediklerini, amaçlarının sadece tanışmak olduğunu söylediler. Kabul etmeyip telefonu kapattım. İki gün sonra kampüse gelip arabalarına davet ettiler. Kafeye geçtikten sonra oturup bana tek tek içinde yer aldığım siyasi faaliyetlerimi anlatıp bunlardan haberdar olduklarını söylediler. Dediklerini yerine getirmezsem başıma bir şey gelebileceği şeklinde tehdit ettiler.
“Üniversite içinde kim ne tür çalışma yürütüyor, kimin için çalışıyorlar bunları öğrenmek istiyorlar. Yani aslında kampüste muhalif olan ve faaliyetlerde bulunan, özellikle Halkların Eşitlik Demokrasi Partisi’nden arkadaşlardan parti içinde olup biteni öğrenmek istiyorlar.”
“Amaçları korku havası yaratmak”
Kampüste benzer olayların yaşanma sıklığına dair yorumları da şu şekilde:
‘’Başıma böyle bir olay geldikten sonra bu durum buralarda ne sıklıkla yaşanıyor diye araştırdım. Genel olarak bu coğrafyada öğrencilere muhbirlik dayatması yaygın. Benimle beraber aynı dönem birkaç arkadaşım da bu dayatmalara maruz kalmıştı. Ama elbette her diktatör yönetimin böyle korkulukları olur. Bu korkuluklar bizi yıldırmak ve korkutmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Fakat gençliğin enerjisi yüksek, umudumuz, mücadelemiz kırılamayacak kadar büyük.’’
“Üniversiteler özerk alanlardır. Yani biz öğrencilerindir. Fakat 7/24 kampüs içerisinde muhbirler, zırhlı araçlar, askeri araçlar, polis araçları ve polis memurları bulmak/görmek zor değil. Üniversiteyi resmen kolluk kuvvetlerine teslim etmişler. Buradaki amaçları korku havası yaratıp bizleri yıldırmak. Gayet tabii özgürlüklerimiz bu bağlamda kısıtlanıyor.”
“Başvuru yapınca diğer arkadaşlarımın da başvurduğunu öğrendim”
Öğrencilerden H.G ise; “Bu insanlarla iletişime devam edersen soruşturma açarız” denildiğini anlattı.
“Özellikle öğrencilerin yalnız olduğu zaman dilimini takip edip korku iklimini iyice yaymayı hedefliyorlar. Otogarda ,otobüste ,herhangi bir kafede hatta yolda yürürken bile karşılaşabiliyoruz (!)
‘’Beni otogarda evime gitmeye hazırlandığım sırada otobüsten indirip konuşmak istediklerini söylediler. Hakkımızda soruşturma açmakla tehdit ediliyorlar.
“Yaşam alanı bulamadığımız bu çağda en temel hakkımız olan eylem hakkımız illegalize edilerek bu yaşam alanı daha da daraltılmak isteniyor. Sürekli takip ve ikazlarla öğrenciler psikolojik şiddetlere maruz bırakılıyor. Bu süreçte birçok böyle vaka İHD başta olmak üzere çeşitli bileşen kurumlara bildirildi. Her türlü hukuki desteğin sağlandığını ve sağlanmaya devam edileceği aktarıldı.
“İHD’ye bu başvuruları yaptığımda diğerlerinden çok haberim yoktu ancak öğrendim ki böyle olaylarla ilgili başvuran birçok öğrenci olmuş.”
Başta kadın öğrenciler olmak üzere öğrenciler, yalnız anların kollanmasının, daha tenha ve ücra yerlerde karşılarına çıkılmasının aslında bir taciz çeşidi olduğunu anlattı. Bunun bilinçli yapıldığı ancak her ne olursa olsun mücadeleden vazgeçilmeyeceğini söylediler.