Mahir Aziz
Çok kalabalık KYK yurtlarında oluşabilecek bir tepkinin saman alevi gibi hızlıca yayılabileceğini öngörünce, hukuktaki normlar hiyerarşisinden bihaber yazılmış yönetmelik en sert haliyle devreye giriyor.
Barınmak ya da barınma hakkı nasıl sadece tepemizde bir çatının olmasından ibaret değilse; Türkiye’de barınamamak da sadece o çatıyı bulamamayı değil, bulduğumuz çatının altında yaşadıklarımızı da kapsıyor. Mecbur kaldığımız iki odalı, rutubetli, çürümüş bodrum katları ya da böcekli, pis, on kişilik Kredi Ve Yurtlar Kurumu (KYK) yurtları ya da bütün bunlara olan itirazımızın nasıl karşılandığı, sözümüzün bir insana yakışır şekilde dinlenip dinlenilmemesi de bir çatı meselesini epey aşıyor.
Konumuz, çok ciddi ve hukuk birinci sınıf öğrencisinin dahi bildiği üç asgari temel prensip ile anlayabileceği ağırlıkta bir yönetmelik garabeti. Yüksek Öğrenim Kredi Ve Yurtlar Kurumu Yurt İdare Ve İşletme Yönetmeliği, özelde yurttan çıkarılma sebepleri.
Türkiye’de öğrenciler son üç yıldır giderek ivmelenen çok derin bir barınma sorunu ile yüzleşiyor. Devletin buna dair attığı görünür tek fiziksel adım KYK yurtlarının olmayan oda kapasitesini koğuş mantığı ile arttırmaktan geçiyor. Elbette bu görünür adım görünür bir sürü rezaleti ve insan onurunu aşağılayan görüntüyü beraberinde getiriyor.
Çok kalabalık KYK yurtlarında oluşabilecek bir tepkinin saman alevi gibi hızlıca yayılabileceğini öngörünce, hukuktaki normlar hiyerarşisinden bihaber yazılmış yönetmelik en sert haliyle devreye giriyor; önderi cezalandır, asgari talebi sus payı için karşıla taktiği işletiliyor. Geceden sabaha, yaşadığı soruna dair ilk sesi çıkaran ya da çok gür çıkaranlar atılıyor. Böylece hem geri kalanlara bir mesaj veriliyor hem de yedek listesinde yerler açılıyor. Talep çokken dışarda barınmak da çok zor olunca öğrencilere yeterli dayanışmayı göremedikleri her an sadece susup oturmak kalıyor.
Yönetmelik ne diyor?
Peki bu yönetmelikte ne yazıyor? Yatağını düzeltmemek, su ve elektriği israf etmek gibi çok şaibeli, ucu açık bir sürü ayrıntı dahi disiplin cezası kapsamında yer alırken asıl can alıcı noktalar yurttan süresiz çıkarma cezasını gerektirecek haller kısmında sıralanıyor.
Bu cezayı gerektiren fiillerin ilk sıralarında “Devlet büyüklerine karşı yurt içinde ve dışında hakarette bulunmak ya da bu nedenle Cumhuriyet Savcılığınca haklarında kamu davası açılmış olmak” maddesi yer alıyor. Resen açılan bir kamu davasını oluşturacak bir suç oluşmamış olsa dahi yurt yönetimine savcılık makamı gibi davranabilme ve kamu davasına konu olabilecek bir suçu isnat edebilme yetkisi veriliyor.
Devam eden maddelerden bazıları şöyle:
“İdare ve idarecilere karşı toplu ya da ferdi olarak sözlü, yazılı ya da sosyal ve görsel medyada küçük düşürücü demeçte bulunmak, bunu özendirmek, kışkırtmak(…)/Devletin güvenlik kuvvetlerine karşı gelmek, hakaret etmek, müessir fiilde bulunmak(…)/Milli birlik ve bütünlük duygularını zedeleyici veya bozucu maksatla bayrak ve sembol asmak, kullanmak, marşlar söylemek, açlık grevinde bulunmak, oturma eylemi yapmak, pankart taşımak veya asmak, ideolojik veya politik amaçlı gösteri, toplantı, tören düzenlemek, demeç vermek./Yurt bina ve tesisleri içinde herhangi bir yere veya dış duvarlarına ideolojik maksatla yazı yazmak, resim yapmak, afiş, poster ve benzeri şeyler yapıştırmak, dağıtmak./Yasadışı kuruluş ve örgütlere üye olmak veya bu örgüt ve kuruluşlara yarar sağlayıcı etkinliklerde bulunmak./Yurt içinde veya dışında yasadışı örgütsel eylemlere katılmak veya başkalarının bu eylemlere katılması için baskıda bulunmak./Yurt içinde veya dışında terör örgütlerinin eleman temini amaçlı düzenlenen faaliyetlere katılmak.”
Yönetmelik, terörle mücadele kanunu mu okuyoruz, KYK yurtları yönetmeliğini mi dedirtecek çok sayıda hukuken sorunlu ve soru işaretli madde sıralıyor. Çoğunda ilk bahsettiğimiz maddedeki gibi çoğu ağır cezalık olan kamu suçlarına dair dava açılmış olması şartının karşılanması mı yoksa yine yönetimin mi savcılık, hakimlik yapacağı sorusu cevaplanmıyor. Üstelik bütün bu maddelerde hakaret, aşağılama, özendirme vb fiillerin anlamı, kelimenin kapsamı, suçun niteliği, hangi delillerle ispat olunacağı gibi önemli detaylara hiç yer verilmeyerek hem Anayasa deşiliyor hem de takdir tamamen idareye bırakılıyor. Yani resmen kadı hukuku işletiliyor.
Yetmiyor, ifade özgürlüğü, toplantı ve gösteri yapma hakkı gibi Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ile güvence altına alınmış en temel demokratik haklar da yönetmelik ile iptal ediliyor. Seviye “resim yapmak, yazı yazmak” gibi saçmalık bir noktaya düşürülüyor, sadece yurt oda kapasitesi konusunda değil, yurtta kalan öğrenciye muamele konusunda da siyasi koğuş cezaevi mantığı işletiliyor.
Yine yetmiyor. Bu maddelerden kimseye sormaksızın bir aylığına sadece yurt müdürünün/müdüresinin kararı ile öğrenci yurttan uzaklaştırılabiliyor. Buna dair yapılan itiraza normalde 30 gün içinde yanıt verilmesi gerekirken bir yanıt alabilmek aylar sürebiliyor. Bu bir ayı, bu sefer il KYK müdürünün kararı ile yine soruşturma sonucu beklenmeksizin uzatabiliyor ve genelde de soruşturmayı bu arada canı istediği bir an sonuçlandırıp, uzaklaştırmayı süresiz bir çıkarma haline dönüştürebiliyor.
“Yemekler kötü” demek uzaklaştırma sebebi
Yani Edirne Kız KYK Yurdu’nda yatağındaki devasa böceğe, odasındaki yılana itiraz etti diye, eylem dahi yapmaksızın konuyla ilgili tweet atan 19 yaşında iki kadın öğrencinin aynı gece kapısında güvenlikle dışarıya atılması gibi… Örneğin sırf “yemekler kötü” dediğiniz için gecesinde kapının önüne koyulabilir; iki ay, sebepsiz, bir soruşturma sonucu olmadan, tek kişinin kararı ile yurttan uzaklaştırılabilirsiniz. Uzaklaştırılıp kalmadığınız yurdun parasını ödemek zorunda kalabilir ve ödemediğiniz ya da soruşturma sonucunda olumlu kararı idare mahkemesine taşımadan asla elde edemeyeceğiniz için yurttan süresiz şekilde çıkarılabilirsiniz. Üstelik KYK siciliniz bozulacağından bir daha asla bir yurda yerleşmez, muhtemelen KYK kredisi dahi alamazsınız. Ne ala yönetmelik di mi?
Bununla da kalınmıyor, yurt ücretini bir gün, sadece bir gün geç yatıranlar da yurttan atılıyor. Çünkü hem terbiye hem de uzun yedek listesini tüketme amacı güdülüyor. Veri çekemediğimiz ve bilgi edinme hakkı kapsamında dahi sayısal olarak öğrenemesek de önlerine gelen herkesi sebepli sebepsiz yurttan attıkları bir dönemde olduğumuzu deneyimlerimize dayanarak tespit edebiliyoruz.
Bu arada hem yurttan bu sebeplerle süresiz çıkarılma hem de yurtta kalmasa dahi aynı sebeplerle KYK burs/kredisi kesilen ve kararını idare mahkemelerine taşıyan bütün öğrencilerin davasının eksiksiz şekilde kabul edildiğini de mağdur edilen herkese duyurabilmek adına belirtmek gerekiyor. Çünkü idare mahkemesi bir yönetmelik kadar olamıyor ve Anayasa’yı uygulamak zorunda kalıyor(!) Sadece verilen idare mahkemesi kararları dahi bu maddelerin iptal edilmesini gerekliliğini ortaya koyuyor.
Velhasıl yine yok sayılıyoruz. Sığınak gibi yerlerde yaşayıp, terbiyeli olmazsak bir kenara atılıyoruz. Bir araya gelmenin bir yolunu bulamazsak da biz sokağa atılırken kapıdan girene aynı kaderi bırakıyoruz.