GenelKadın

Kadın Yoksullaşmasına Karşı Mücadeleye

Seçil Murtazaoğlu

Kampüslerden çalışmak zorunda kalınan iş yerlerine genç kadınların dayanışma ağları kurabilecekleri, neyin ne olduğunu fark edebilecekleri alanlar yaratmak gerekli.

Ülkedeki ekonomik kriz derinleştikçe krizin faturası halka, emekçilere kesiliyor. Bu krizden en yoğun etkilenen kesimlerden birini de gençler oluşturuyor. Gençlerin sıkça kullandığı “Okusam ne olacak ki?” söylemleri hızla gerçeklik kazanıyor çünkü artık bu ekonomik krizden kurtulmak için üniversite mezunu olmak da yetmiyor. Okul masraflarını çıkarmak için okurken çalışmak, mezun olduktan sonra İŞKUR kuyruklarında gelecek kaygısı insanın midesine oturmuş bir halde beklemek artık Türkiye’de yaşayan gençlerin “normali’’ olmuş durumda. 

Genç kadınların hayatına ekonomik krizin yansıyış şekilleri ise günlük hayatı sekteye uğratabilecek güçte basit gerçeklikleri içeriyor. Yoksulluk içerisinde yaşamaya mahkum edilen kadın sayısının artmasıyla birlikte yoksulluğun kadınlaşması veya kadın yoksulluğu kavramlarının literatürdeki kullanımları da artıyor. 

Çünkü Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2022’de yayınladığı İşgücü İstatistikleri Raporu’ndaki yüzde 13,4 kadın işsizliği ve yüzde 30,4 kadın istihdamı oranlarını ülkedeki kadın nüfusuna vurduğumuzda kadınların büyük çoğunluğunun gelir elde etme alanlarının ne kadar kısıtlı olduğu görülüyor. Aynı raporda erkeklerin istihdam oranı kadınlarınkinden iki katı fazla olduğu ve erkek işsizliğinin kadın işsizliğine göre daha az olduğunu gözlemlenebiliyor.

Ülkedeki ekonomik kriz her yaştan, cinsiyetten insanı derinden etkilerken bu krizin faturasının kesildiği bir diğer kesim de kadınlar oluyor. Kadınların bakım emeği yükü, ev içi görünmeyen emek gibi sömürülerle bu krizin belirli bir düzeyde tutulması sağlanıyor ve Aile Bakanlığı tarafından tartışmaya açılan esnek iş modeli gibi formlarla görünmez çarklar görünür hale getiriliyor.

4+4+4 eğitim modelinin getirilmesiyle ve pandemi, deprem gibi olağanüstü koşullarda devletin yaşadığı krizleri aşamadığı süreçlerde joker kartı olarak oyuna soktuğu online eğitim sistemiyle kadınların eğitime ulaşmaları zorlaştı. Aile baskıları, erken yaşta evlilik, yoksulluk hem kadın yoksulluğunu derinleştiren hem de bu yoksulluğun sonuçları olan formlara dönüştü. 

Genç kadınların kazandıkları ve gidebilmek için aile baskısı, yoksulluk gibi binbir zorluğu aştıkları üniversitelerin neoliberal politikalarla birlikte ticarethanelere dönüşümünün, yaşam alanı olmaktan uzaklaşmasının hızlandığı süreçler yaşandı. 

Eğitimin sermayedarların çıkarları doğrultusunda yeni biçimler kazanmasıyla üniversitelerde üretilen bilgi de bilginin kullanım alanları da öğrencilere yabancılaşıyor. Nitelikli eğitim, sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda belirlenen nitelikten şekilleniyor. Mezun olunca CV için yeterince programa, kursa katılınmamışsa İŞKUR’un yollarının göründüğü bir gelecek çiziliyor. Genç kadınlar buralardan sıyrılabilmek için daha fazla patriyarkal kapitalizmin belirlediği sınırların içerisinde konumlanmak zorunda kalıyor. 

Geleceğin garanti altına alınabilmesi için üniversitenin garantiye altına alınması gerekiyor egemen düşüncede. Bunun için de özelleşen eğitimi karşılamak, yani okurken çalışmak gerekiyor. Kadın istihdamının bu kadar düşük olduğu bir coğrafyada da genç kadınların taciz edilmeyecekleri bir iş bulmaları oldukça zor oluyor. 

İş ararken yaşanan süreçlerin yanı sıra genç kadınlar temel ihtiyaçlarını karşılamada çok fazla zorlukla karşı karşıya kalıyorlar. Regl ürünlerinin temininde en ucuz ürünü bulabilmek için indirimler kovalanıyor, ürünleri yettirmek için hesaplar yapılıyor. Fakat bir sonraki ay kullanılan ürünün daha da pahalandığı gerçeğiyle karşılaşılıyor ve daha ucuz, sağlıksız ürünler kullanılmak zorunda kalınıyor. 

Kadın yoksulluğunun, işsizliğin göz ardı edilemeyecek o yakıcı gerçeklikler haline geldiği bu dönemde genç kadınlar köşe bucak geleceklerinin, iş ilanlarının peşinde. Fakat ekonomik kriz derinleşmeye devam ettiği sürece, Aile Bakanlığı’ndan da Çalışma Bakanlığı’ndan da kadınların emek sömürüsünü daha da içererek yeni formların üretimi gelmeye devam edecek. “Bakın üniversite sonrasında iş yok, gelin, aile fonuyla evlenin, ev içerisinde esnek çalışma modeliyle de çocuklarınıza bakın hem de para kazanın” sözleri yaygınlaştırılarak genç kadınların evlere hapsedilme süreçleri hızlanacak. Tabi eğer buna karşı bir politika üretmez ve bu oyunları ayyuka çıkarmazsak. 

Geleceğe dair ümitlerin şekillenmesinde şu an yaşanılan yoksulluk belirleyici rol oynuyor. Fakat bu yoksulluk aile fonlarıyla, esnek çalışma modelleriyle, iş yerlerindeki mobbinglere ses çıkarmayarak aşılamayacak. Daha da yaygınlaşma tehlikesini beraberinde getirecek. 

Kampüslerden çalışmak zorunda kalınan iş yerlerine genç kadınların dayanışma ağları kurabilecekleri, neyin ne olduğunu fark edebilecekleri alanlar yaratmak gerekli. Kampüs Cadıları olarak da kampüslerde patriyarkal kapitalizmin üniversitelerdeki bilgi üretiminde odağı nerelerde topladığını, emeğimiz ve bedenimizin sömürüsüne karşı nasıl mücadele edebileceğimizi tartıştığımız ve güçlenme alanları oluşturduğumuz çalışmalarla bu yaratımın ve dönüşümün bir parçasıyız.

Özgürlüğü isteyen biz genç kadınlar emek sömürüsüne ve yoksulluğa karşı da birlikteyiz, güçlüyüz!

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Back to top button