CİTÖBHak İhlaliKadınKulüpTopluluk

Dayanışma İle Gelen Kazanım

*Ezgi Tatlı

İstanbul Aydın Üniversitesi’nde Kadın Araştırmaları Kulübü’nün, erkek şiddetine karşı yapılan eylemin ardından feshedilmesi kararı tepkilerin ardından geri çekildi. İstanbul Aydın Üniversitesi öğrencileri süreci Unises’e anlattı.

Ayşenur Halil ve İkbal Uzuner’in bir erkek tarafından öldürülmesinin ardından, birçok üniversitede olduğu gibi İstanbul Aydın Üniversitesi’nde (İAÜ) de kadın cinayetlerine karşı bir eylem gerçekleştirildi. Bu eyleme yaklaşık 800 öğrenci katıldı.  

Eylemlerin hemen ardından okul yönetimi, İAÜ Kadın Araştırmaları Kulübü hakkında soruşturma başlatıldığına ilişkin söylemlerde bulundu ve kulübün etkinlik yapmasına izin vermedi. Ardından okul yönetimi, kulüp başkanına sözlü olarak kulüp yönetiminin feshedildiğini iletti. Sebebin, yapılan eylemlere katılım ve bu eylemlerin fotoğraflarının kulüp hesabında paylaşılması olduğu ifade edildi. 

Kulüp yönetimi, kulüp hesabından yaptığı açıklamada kararın hukuksuz olduğunu belirterek anayasal haklarını kullanacaklarını ve diğer üniversiteli kadın topluluklarına dayanışma çağrısında bulundu. 

Yıldız Teknik Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Maltepe Üniversitesi, Hacettepe, Bilkent gibi birçok üniversitenin kadın kulüpleri ortak açıklamayla İAÜ Kadın Araştırmaları Kulübünün yanında olduklarını belirttiler. 

Birçok haber yapıldı, kamuoyu oluştu. Bunların ardından okul yönetimi kulüp yönetimine ilettiği yazılı belgeyle kulüp yönetiminin feshedilmediğini ve göreve devam edeceğini bildirdi. İstanbul Aydın Üniversitesi öğrencilerine bu süreci ve 25 Kasım’a hangi koşullarda gittiklerini sorduk.

 “Bu karar büyük bir tepki topladı”  

İstanbul Aydın Üniversitesi öğrencisi Şevval, fesih kararının büyük bir tepki topladığını ve dayanışma ile geri adım atıldığını anlattı. Şevval, bundan sonraki süreçte demokratik bir üniversite ortamının sağlanması için kadın dayanışmasını sürdüreceklerini belirtti.  

“Alınan kararın tamamen antidemokratik olduğunu düşünüyorum. Kadın cinayetlerinin giderek arttığı bu dönemde, kampüs içerisinde kadınlara güvenli bir ortam yaratmayı hedefleyen bu kulübün feshedilmeye çalışılması kabul edilemez. Kadınların üzerine kurulan baskı mekanizmalarını reddediyoruz. Kadın cinayetlerine karşı eylem yapmak bizim en doğal hakkımız.”

“Türkiye’nin dört bir yanından genç kadınlar, bizim gibi tepkilerini ortaya koyarak kadın cinayetlerine karşı ses yükselttiler. Bu dayanışmanın büyük bir farkındalık oluşturduğunu düşünüyorum. Bu farkındalık, genç kadınları mücadelede daha aktif rol almaya itti. Bu dayanışmanın sonunda kulüp yönetimimizi geri kazandık. Antidemokratik yollarla yapılmaya çalışılan hukuksuzluğun karşısına dayanışmamızla çıktık. Bu bize umut ve güç verdi. 25 Kasım günü de tüm engellemelere rağmen bu güçle sokaktaydık.”

 “Kampüste en büyük sorun taciz”  

Şevval, kampüste yaşadıkları diğer sorunları sorduğumuzda, en büyük problemin taciz olduğunu ifade etti:

 “Kampüste en büyük sorun, taciz ve şiddet olaylarının yeterince ciddiye alınmaması ve şikâyet mekanizmalarının yavaş işlemesi. Bu konu özelindeki etkinliklerimiz çeşitli bahanelerle engelleniyordu. CİTÖK (Cinsel Tacizi Önleme Komisyonu) gibi bir birimin olmaması ise bu sorunları daha da çözümsüz kılıyor. Cezasızlık failleri cesaretlendiriyor. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararıyla yasal koruma mekanizmaları zayıfladı, kadınların güvenliği bireysel mücadelelere terk edildi.”

“Fesih, kadın mücadelesine yönelik bir saldırıdır”  

İclal ise kulüp yönetimin feshedilmeye çalışılmasının kadın mücadelesine yönelik saldırıların bir yansıması olduğunu söyledi: 

“Kadın Araştırmaları Kulübü’nün yönetiminin feshedilmeye çalışılması, kadın hakları mücadelesine yönelik sistematik baskının bir yansımasıdır. Antidemokratik ve hukuksuz bu karar, üniversitedeki özgürlük haklarını ihlal etmektedir. Adil bir süreç işletilmedi, gerekçeler açıklanmadı ve kulüp faaliyetlerimiz oyalanarak durduruldu. Kadın dayanışmasının artan görünürlüğünün bazı çevreleri rahatsız ettiğini düşünüyorum. Kadına yönelik şiddet, kampüste ve ülkede devam ederken bu sorunları görünür kılma çabamızı baskılara rağmen sürdüreceğiz.  Kadın cinayetlerine karşı yapılan eylemler, suç değil, toplumun ortak sorumluluğudur. Fesih süreci, bizi susturmak yerine daha da güçlü kıldı. Ve böylece karar geri çekildi. Birçok üniversitedeki kadın kulüplerinin bizimle ses çıkartması, kamuoyu oluşturması yani dayanışma bu kararı geri çektirdi. Bu süreçte yanımızda olan tüm arkadaşlarımıza minnettarız ve birlikte daha güçlü bir şekilde mücadelemizi sürdüreceğiz.”

Dayanışma kazanım getirdi!  

Kadın Araştırmaları Kulübü Başkanı Amine, alınan keyfi kararı geri çektirmede kolektif dayanışmanın önemine vurgu yaptı:

“Eğer sessiz kalsaydık, mücadele etmekten vazgeçseydik, bu haksızlık kabul görecekti ve çalışmalarımız engellenecekti. Ancak biz hukuksuzluğa karşı bir araya geldik, kampüsteki ve diğer üniversitelerdeki kadınlarla sesimizi yükselttik ve haklılığımızı savunduk. Yönetimin geri adım atmasının nedeni, işte bu dayanışma ruhudur. Birlikte hareket ederek hem kulübümüzü hem de haklarımızı savunduk. Biliyoruz ki kadınlar olarak omuz omuza verdiğimizde, dayanışmayı büyüttüğümüzde her zaman kazanırız. Bundan sonra da eşit, adil ve güvenli bir kampüs için mücadele etmeye devam edeceğiz.”  

Kadın dayanışması sürüyor!

Tek adam iktidarı uzunca bir süredir kadınların kazanılmış haklarına saldırıyor. Üniversite rektörleri de bu saldırıların bir uzantısı olarak varlığını sürdürüyor. Çünkü bir araya gelen kadınlardan korkuyorlar. Kendi iktidarını tehdit eden her unsuru yok etmeye çalışıyorlar. Kadınların birlikleri de burada doğrudan hedef haline geliyor. Çünkü günlük yaşantının her anına sirayet eden bu şiddetin karşısında genç kadınlar, güvenceli ve şiddetsiz bir yaşam talebiyle çıkıyor meydanlara. Ayşenur ve İkbal örneğinde olduğu gibi, büyük ölçüde üniversiteler içerisindeki kadın topluluklarının öncülüğünde gerçekleşen bu eylemler, son dönemlerin en kitlesel eylemleriydi. Bu karanlık tablonun karşısında “artık yeter” diyenlerin öfkesinin yansımasıydı. Hayatın her alanını güvencesizlikle donatan karanlığın karşısında birbirinin elini sımsıkı tutan kadınlar var. O güveni, kadın birliklerinde inşa ediyorlar. Yalnızlaştırmalar karşısında bu birliklerde gücü ve dayanışmayı buluyorlar.  

Tıpkı İstanbul Aydın Üniversitesi’nde olduğu gibi bir araya gelen, pes etmeyen, sesini duyuran kadınlar kazandılar. Kulüp yönetimleri de kulüpleri de göreve devam edecek.

Şimdi, kampüslerimize bu güçle dönmeli, güvenli kampüsler oluşturmak için etkin Cinsel Tacizi Önleme Komisyonları (CİTÖK) kurulmasını, üniversite bütçelerinin bu amaca uygun şekilde kullanılmasını talep etmeli ve bu talepler etrafında bir araya gelmeliyiz. Kadınların kendi birliklerine, kulüplerine sahip çıkması, kendi yaşamlarında ısrar etmeleri demektir. 25 Kasım, tüm bu taleplerin ülkenin dört bir yanından seslendiği bir gün oldu. Cezasızlığa, eşitsizliğe karşı kadınlar meydanları doldurdu.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Back to top button